Menu
 

Hadisler olmasaydı nebi Muhammed a.s'ı tanıyamaz, hayatını öğrenemez miydik?

KURAN BİZE YETER, ÇÜNKÜ O; ALLAHIN AHKAMINI DA RESULÜN SÜNNETİNİ DE NEBİNİN SİRETİNİ DE –yeterince- İÇERİYOR…
.
‘Kuran tek başına yetmez, Resulün sünneti/Nebinin sireti de lazım’ diyenler, Kuranı düşünerek (tedebbür ederek) okumalıdırlar. Çünkü o zaman bizzat kendileri de göreceklerdir ki, Kuranın yaklaşık onda dokuzu zaten Nebilerin sîretinden oluşur. Ve buna elbette ki son Nebi-Resul Muhammed as’ın sireti de dahildir. Hem de o kadar detaylı ki, bu detaylar Kurandan başka hiçbir kitapta bulunamaz. İşte buna dair sadece bir önek;
.
‘Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Nebi’nin evine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın, sohbete dalmayın. ÇÜNKÜ BU HAREKETİNİZ NEBİYİ ÜZÜYOR AMA O BUNU ÇEKİNDİĞİ İÇİN SİZE SÖYLEYEMİYOR. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez…’ (Ahzab 33/53).
.
Siz, bu örnek ayette olduğu gibi Nebinin sadece zahirini (dış dünyasını) değil batınını da (iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini) bildiren başka bir kitap biliyor musunuz? Hem de bunu Allahın kelamı ile (yani şeksiz şüphesiz olarak) bildiren bir kitap.
.
Hangi hadis kitabı Nebi-Resulün iç dünyasını bize –bu şekilde- aktarabilir? Var mı böyle bir kitap? Ama Kuran aktarıyor. İşte Kurandaki siyer-i Nebi, işte Kurandaki sünnet-i Resul;

Biz bu ayete dayanarak; 1)Komşuları/arkadaşları evine davet edip yemek ikram etmek sünnettir,
2)Bir eve/yemeğe davetsiz/zamansız olarak gitmek mekruhtur, 3)Yemekten sonra dağılmayıp uzun süre oturmak (ev sahibini rahatsız etmek) mekruhtur, 4)Misafir rahatsız etse bile bunu ona belli etmemek sünnettir (hem de ne güzel sünnet değil mi?) diyebiliriz.
.
Demek ki neymiş? Kuran sadece Allahın ahkamını değil Resulün sünnetini de Nebinin siretini de içeriyormuş. Yani Resulün sünneti Kuranın –dışında değil- içinde imiş. Dolayısıyla ‘KURAN BİZE YETER’ diyenler, Resulü devre dışı bırakmıyor, aksine O’nun sünnetini Allahın kelamından alıyorlarmış. Onun sünnetine asla bir şüphe bulaşsın istemiyorlarmış…
.
‘De ki; Ben –başka bir şeye değil- sadece bana vahyedilen bu Kurana uyarım…’ (Enam 50,Araf 203…)

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


KURAN BİZE YETER, ÇÜNKÜ O –aynı zamanda- BİR HADİS VE SİYER KİTABIDIR


Kuran, sadece Allahın emir ve yasaklarını bildiren bir ahkam kitabı değildir. O aynı zamanda bir ‘Siyer’ ve ‘Hadis’ kitabıdır (Siyer-i Nebi, Hadis-i Nebi).
Kuranın tamamı Allahın Kelamı-Resulün beyanıdır (yani Resulün hadisidir, 69/40). Ama geleneksel anlayış ‘HADİS’ kelimesini Nebinin Kuran dışındaki ‘söz, fiil ve takrirlerini’ ifade etmek için kullanır (Nebiye isnad edilen söz, fiil ve takrirler).
Oysa Kuranın önemli bir bölümü Nebinin –vahye dayanmayan- söz, fiil ve takrirlerini yani içtihatlarını da nakleder. İşte bazısı onaylanan bazısı onaylanmayan bu içtihatlardan örnekler;
Hani Allahın nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye (Zeyd’e) şöyle demiştin: ‘Eşini yanında tut, Allahtan kork.’ (33/37)
Hani Sen, Allahın açığa çıkaracağı şeyi insanlardan çekindiğin için içinde saklıyordun. (33/37)
Hani Nebi bazı eşlerine gizli bir sır vermişti. (66/3).
Hani sizin üzerinize ordular gelmişti… (33/9).
Hani onlar hem yukarınızdan hem aşağınızdan üzerinize yürümüşlerdi, gözleriniz yılmış, yürekleriniz ağzınıza gelmiş ve Allah hakkında zanda bulunmuştunuz. (33/10)
Hani onlardan bir grup şöyle demişti: 'Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün.' Onlardan bir topluluk da: 'Gerçekten evlerimiz açıktır' diye Nebiden izin istemişti… (33/13)
Hani Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bundan hoşlanmamıştı. (8/5).
(O müminler) Hak belli olduktan sonra bile Seninle tartışıyorlardı, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı (8/6).
‘… Hani Siz silahsız olan(kervan)ı istiyordunuz...’ ( 8/7).
‘… Hani o gün siz vadinin (Bedir’in) alt tarafında, onlar üst tarafında, (ticaret) kervanı ise sizden daha aşağıda (sahilde) idi. (8/42).
Hani Sen Allah’ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davranmıştın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp gitmiş olurlardı… (3/159)
Görüldüğü üzere Kuran, ‘hani sen söyle demiştin, hani şöyle olmuştu, tartışmanızı Allah işitti vs’ şeklindeki ifadelerle ‘Nebinin söz, fiil ve takrirlerini’ bize bildirmiş oluyor. Bunlar, gerçekleştikten sonra bize bildirilen söz ve fiillerdir.
Tüm bu ayetler, Nebinin özel (aile) yaşamından, beşeri/sosyal ilişkilerinden ve siyasi/askeri hayatından (hatta ashabın hayatından da) kesitler sunuyor. Mesela;
Bazı ashabın, ‘Nebinin evine davetsiz (zamansız) biçimde gittiğini, yemek yedikten sonra da sohbete daldıklarını, dağılmadıklarını, onların bu davranışının Nebiyi üzdüğünü ama O’nun bunu onlara söyleyemediğini, çekindiğini’ öğreniyoruz (33/53).
Yine ashabın içinden bir grubun (minküm) zina iftirasında bulunduğunu, kendi aralarında dedikodu yaparak bunu yaydıklarını, diğer müminlerin de “Bu, apaçık bir iftiradır” demeleri gerekirken bunu demediklerini, zanda bulunduklarını, bunun iftira olduğu anlaşılınca da fazilet ve servet sahibi kimselerin ‘bu iftirayı yapanlara asla infak etmeyeceğim’ dediklerini öğreniyoruz (24/11-22).
Nebinin bazı fiillerini de soru kipindeki şu ayetlerden anlıyoruz;
Ey Nebi! Neden Allah’ın helâl kıldığını eşlerinin rızasını kazanmak için kendine haram kılıyorsun? (66/1).
Allah seni affetsin. Niçin doğrular sana tam belli olmadan, kimin doğru kimin yalan söylediğini anlamadan önce yalan söyleyenleri serbest bıraktın, niçin onlara izin verdin? (9/43).
Bu ayetler, hem Nebiyi ikaz etmiş hem de Nebinin fiillerini bize bildirmiş oluyor. Böylece Nebinin Allah’ın helâl kıldığı bir şeyi eşlerinin rızasını kazanmak için kendisine haram kıldığını, ama eşlerinin oyununu öğrenince de bu oyunu yapan eşlerini boşamayı düşündüğünü (ama boşamadığını) anlıyoruz (66/1-5).
Keza, 58/1 ayetinden kocası hakkında Nebi ile tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan bir kadından haberdar oluyoruz (58/1). Abese 1-10 ayetlerinden de Nebinin bir tercih hatası yaptığını, bu nedenle ikaz edildiğini anlıyoruz. Ama şu ayetlerden Nebinin en şiddetli ikazı esirler konusundaki fiili nedeniyle aldığını görüyoruz;
Hiçbir Nebi, savaş meydanında düşmanı iyice yere sermeden esir alamaz. Siz hemen ele geçecek dünya malı istiyorsunuz. Allah ise sizin için ahireti/sonrasını istiyor. Allah güçlüdür, doğru karar verir. Allah’ın yazgısı bulunmasaydı aldığınız (ve fidye karşılığında serbest bıraktığınız bu) esirlerden dolayı size ağır bir azap dokunacaktı” (8/67,68).
Nebinin Kuranda nakledilen söz, fiil ve takrirleri (hadisleri) bunlardan ibaret değildir. Zira önceki Nebilerin kıssaları da (Kuranın çoğu) böyle değil midir?
Şimdi neden Nebinin Kurandan başka bir şey (hadis) yazdırmadığını anladık değil mi?
Çünkü O’nun –bize intikal etmesi gereken- söz, fiil ve takrirleri, yani hadisleri, zaten Allahın Kitabına alınmıştı (alınıyordu) da ondan. Kuran, Onun içtihatlarını da bize bildiriyordu. Allah, sadece emir ve yasaklarını (ahkamını) değil Nebi-Resulün hayatını ve sözlerini (siyer ve hadislerini) de Kitabına almıştı. Ve böylece onların vahiy katipleri tarafından yazılmasını sağlamıştı. Başka ne yazılacaktı ki?
Ayrıca, önceki Nebi kıssalarını da dahil edince, Kuranın zaten yüzde doksanı Nebilerin söz, fiil ve takrirlerinden yani Nebilerin siyer ve hadislerinden oluşuyor. Allahın emir ve yasaklarını bildiren ahkam ayetleri Kuranın onda biri bile etmez. O halde beş binden fazla ayet (hadis) Siyer-i Nebi değil de nedir?
Nebi, kendisinin neler yaptığını zaten biliyordu. O halde ‘Hani sen şöyle demiştin, aranızda böyle olmuştu, bazıları şöyle yapmıştı vs’ gibi ifadelerle Allah, hem Nebinin söz ve fiillerini bize haber vermiş hem de Kuranın nazil ortamını bize bildirmiş oluyor. Üstelik bunların kritiğini de yaparak. Yani Rabbimiz, Nebi hangi içtihatlarında yanıldı, hangilerinde isabet etti, onları da bildirdi. Nitekim, Nebinin bazı fiillerinin takdir edildiğini (mesela 3/159) ama bazılarının onaylanmadığını, ve hatta ikaz edildiğini görebiliriz(8/67;9/43;66/1). Keza ashabın bazı fiillerinin de (8/5;24/11,12;,33/53).
O halde, ‘Ne yani peygamber bir postacı mı? O, 23 yıl boyunca sadece Kuranı mı tebliğ etti? Kuran dışında hiç konuşmadı mı? diyenlere cevaben;
‘Hiç konuşmadı olur mu? Oldu tabi ki. Ama gördüğünüz üzere Allah Teala onun bu sözlerini de Kitabına aldı. Yani onlar için de bizi başkasına muhtaç etmedi (Elhamdulillah). Ama Nebinin bu söz ve fiillerinden bazısını onayladı, bazısını onaylamadı. Böylece bize Nebi ve ashabının yanılmaz olmadıklarını da öğretmiş oldu. Neden Nebiye değil de Resule itaat emrettiğinin hikmetini de…’
Demek ki neymiş? Kuran sadece bir ahkam kitabı değilmiş. Aynı zamanda da bir siyer ve hadis kitabı imiş. Yani Allahın kelamı haline gelen Nebi hadislerini de içeriyormuş.
Şimdi neden ‘Kuran bize yeter, bizim ondan başka bir kitaba ihtiyacımız yok’ diyoruz anladık değil mi?
Bize sadece ahkamını değil Nebi-Resulün hayatını ve içtihatlarını da içeren, Nebinin, beşeri, sosyal, siyasi, dini ve askeri hayatını ve hatta özel yaşamını bile bildiren bir kitap göndererek, bizi bu bilgiler için başka bir kitaba muhtaç etmeyen Rabbimize sonsuz şükürler olsun! Hamdolsun!
Ve Kuranda kıssa edilen tüm Nebilere de selam olsun!
(Bu Kur’an) Uydurulmuş HADİS değildir. Lakin müminler için kendinden öncekileri tasdik eden, HER ŞEYİ AÇIKLAYAN, hidayet ve rahmet (olan bir kitap)tır.(Yusuf 12/111)

Allah en güzel HADİSİ benzeşen ikili sözler halinde (ki bu kitapla) indirdi. (Zümer 39/23)

Zeki BAYRAKTAR

Yorum Gönder

 
Top