Menu
 

Nebi(peygamber) ve Resul(elçi) kavramları

Bu deneme yazısında konular yüzeysel olarak işlenmiştir, bu konuda ayrıntılı bilgiye ulaşmak için şuraya bakınız.


NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI

Her ikisi de 'Peygamber' diye algılanan (tercüme edilen) Nebi ve Resul kavramları aynı değildir;

Nübuvvet (nebilik) bir makam, risalet (resullük) ise nebilerin yaptığı bir görevdir.
Tüm Nebilere Kitap verilmiş (2:213; 6:83-90) ve tüm Nebiler aldıkları bu Kitabı Resul olarak tebliğ etmişlerdir(33:38-39). Yani tüm Nebiler, Nebi-Resuldür. Resullük görevini yapmayan Nebi yoktur. (Bkz. 33:7) 



'Kitap verilen peygambere Resul, verilmeyene Nebi denilir' şeklindeki geleneksel yaklaşım Kurana aykırıdır. İsa a.s resul aynı zamanda bir nebi idi.

19:30 " İsa şöyle dedi: “Ben Allah'ın kuluyum. O, bana Kitâb'ı verdi ve beni nebi(peygamber) yaptı.”

.
Bazı ayetlerin orijinalinde resul(elçi) kelimesi geçtiği halde nebi(peygamber) olarak çevriliyor.
Örneğin:
Diyanet Vakfi: 3:81 "Hani Allah, peygamberlerden: «Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir PEYGAMBER geldiğinde"
Bu ayetin orijinalinde ilk peygamber yerine “nebi”, ikincisin de “resul” ifadesi kullanılmaktadır.

Yukarıdaki çeviride her ikisi de nebi(peygamber) olarak çevrilmiş.

Eğer nebi ve resul aynı anlamda olsa idi, aynı ayette nebi ve resul kelimesi olmazdı.
Resul olarak çevrilmek zorunda kalınan ayetler.
19:51 “Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi.”
19:54 “Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi.”
22:52" Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik..."

Orijinalinde resul geçen kelimeyi nebi olarak çevirelim.

19:51 “Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir
nebi,bir nebi idi.”
22:52" Biz, senden önce hiçbir nebi ve nebî göndermedik..."
olmadı değil mi?
Konunun yeterince açıklandığı kanaatindeyim ancak hakikaten samimi olup da hâlâ resule itaat ile Muhammed (a.s)’e itaati birbirinden ayırt etmekte zorlanıp tereddüt içinde olanlar varsa diye bu konuyu biraz daha genişleteyim,
Nebi(peygamber) hata yapabilir, Resul(elçi) ASLA hata yapamaz. Örneğin, Ashab nebinin her dediğini değil resulün her dediğine işittik ve itaat ettik diyorlardı… Muhammed as bir söz söylediğinde ‘bu Allah’tan mıdır? diye sormalarının nedeni budur…
Eğer cevap ‘hayır bu Allah’tan değil’ olursa yani bu sözü söyleyen resul değil nebi ise (söylenen bir ayet değilse) bazen itiraz ederlerdi…

Enfal 5,6 da nebiye itiraz ettiği bildirilen üstelik nebi haklı iken itiraz eden müminlerden bahsediliyor.
Keza Mücadele 1-3 te nebi ile tartışan, ona itiraz eden ve dahası Allah’ın lehinde ayet indirdiği kadından bahsediliyor.

KURAN=RESUL Muhamed a.s'ın Sözleridir.  İşte bunun delili;
2:89 "Onlara, Allah katından yanlarındakini tasdik eden KİTAP geldiği zaman"  
2:101 "Onlara, Allah katından yanlarındakini tasdik eden RESUL geldiği zaman".

Görüldüğü üzere, iki ayetin lafzı -KİTAP ve RESUL kelimeleri haricinde- tamamen aynıdır.
Aynı şekilde 20:134 ve 28:47 ayetleri 
-KİTAP ve RESUL kelimeleri haricinde- tamamen aynıdır.
Ama birinde KİTAP, birinde RESUL kelimesi yer alıyor. 
Yani Allah'tan bir kitap gelebilmesi için elçi gelmeli. Allah'tan bir elçi gelebilmesi için kitap gelmeli.
Muhammed a.s'ın ; Resul, Nebi, Devlet başkanı, Ulu'l-emr, Eş gibi bir çok rolü vardır. 

Yukarıdaki saydıklarım onun sıfatlarıdır. Resul Muhammed, Nebi Muhammed vs. aynı KİŞİDİR. 
.
Bu sıfatları Kuran'da belirtildiği üzere tanımlayalım.
.
Kurana göre Resul Muhammed a.s'ın görevi nedir?
.
- Aldığı vahyi olduğu gibi iletmek/duyurmaktır. (Bkz. 5:99,35:23,53:12)

.
Peki Resul Muhammed a.s'ın aldığı vahiy nedir? 
.
- Kur'an. (Bkz. 6:19,6:50-51, )
.
Sonuç: RESUL Muhammed a.s'ın (kendisi değil) SÖZLERİ = Kuran'dır. (69:40)
.
Dikkat edin, Nebi Muhammed a.s'ın sözleri demiyorum.

Nebi(peygamber) ve resül(elçi) ayrımını bizzat Allahu teala yapıyor.

Kur’an Allah'ın kelamı, Resul’un hadisleridir.
69:40 “Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli bir elçinin(resulün) hadisidir(sözüdür).”
Nebiye itaati emreden hiç bir ayet yoktur, Resul’e itaat edin ayetleri vardır.
Resul Muhammed’e itaat, Kurana İtaattir, Kurana itaat Allah'a İtaattir.

4:80 "Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur... " 
.
O halde, Kuran ile muhatap olan bizler, Resul Muhammed a.s ile muhatap olduk demektir. Çünkü biz, eğer 14 asır önce Nebi-Elçi ile birlikte yaşasaydık, kaç ayet işitecek idiysek, o ayetlerin hepsini işitmiş haldeyiz.

Önemli olan işittiğimiz bu ayetlere karşı ne dedik ve kimlerden olduk?
1) Gerçekte işitmediği halde ‘işittik’ diyenlerden mi?(8/21),
2) ‘İşittik ve isyan ettik’ diyenlerden mi ? (2/93),
3)‘İşittik ve itaat ettik’ diyenlerden mi? (2/285,24/51).
Karar bizim.



NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI KARIŞTIRILDIĞINDA KUR'AN DA ÇELİŞKİ ÇIKMAKTADIR..
Nebi-Resul kavramlarının ortak kullanıldığı konular. (Alıntı)

NEBİ ile RESUL arasında fark yok ve  her ikisine de itaat edilmesi gerekiyor ise, bu yaklaşım nedeni ile meydana gelen ayetler arasındaki şu çelişkileri nasıl izah edilecek?

Bizim Nebi-Resul farkı ile izah edebildiğimiz (başka türlü izah edemediğimiz) şu hususları siz nasıl izah ediyor ve Kuranı -haşa- bu çelişkilerden nasıl kurtarıyorsunuz?

Kast edilen çelişkiler daha net görülsün diye nebi ve resul kelimelerinin her ikisi de önce peygamber diye tercüme edilecek sonra ise çözüm aşamasında nebi-resul farkına dikkat edilecektir;


Örnek 0)
Din de TEK hüküm koyan Allah’tır diyen ayetler.
4:105 “Şüphesiz, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmetmen için biz sana Kitap’ı hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma.” 
bkz. 3:154, 5:43-44,5:49-50, 6:114, 12:40, 12:67,18:26,28:70, 28:88, 42:10, 
Dinde nebi(peygamber) de hüküm koyabilir diyen ayet.
7:157 “Diyanet Vakfi: “Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber’e uyanlar (var ya), işte o PEYGAMBER onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram KILAR..."
Yukarıdaki büyük harfle yazılan peygamber(nebi) olarak çevirilen kelime resul(elçi) olmalı idi. Nebinin haram kılma yetkisi yoktur resulun (elçinin) haram kılma yetkisi vardır. Elçinin görevi ise aşağıdaki ayetler ile bildirilmiştir.
5:99 “Elçiye düşen görev sadece duyurmak...”
 bkz. 63:12, 35:23
Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkz. Hadisler Din'de hüküm kaynağı olabilir mi?


.
Örnek 1) Rabbimiz Ahzab 57’de ‘Peygamberi üzenlere dünyada da ahirette de lanet eder ve onlara alçaltıcı bir azap hazırlar’ buyuruyor. Ama Ahzab 53’te Hz.Peygamberin evine giden ve orada yemek yiyen bir grup ashabın peygamberi üzdüğünü, lakin onlara karşı böyle bir azap tehdidinin yapılmadığını, hatta onların Tevbe 100’de cennetle müjdelendiğini görüyoruz. Bunu nasıl izah ediyorsunuz? 
.
Ayetler arasında çelişki olamayacağına göre –çelişki var zannedilen- bu hususlar nasıl izah edilebilir? Bize göre bu durum ancak Resul-Nebi farkını gözeterek izah edilebilir. Şöyle ki;

Örnek 1)Ahzab 57’de dünyada da ahirette de lanet ve alçaltıcı azap ile tehdit edilenler Allah ve Resulünü üzenlerdir (yu/żûna(A)llâhe verasûlehu). Ama Ahzab 53’te ise böyle bir azap tehdidi yok. Çünkü burada üzülen –Rasül değil- Nebidir (yu/żî-nnebiyye). Zira Rasulü üzenler ile Nebiyi üzenler arasında ciddi fark vardır.
.

Örnek 2) Ahzab 36’da ‘Allah ve Peygamber bir şey emrettiği zaman artık inanan bir erkek ve inanan bir kadın için başka bir seçeneğin bulunmadığı, peygambere karşı çıkanın da açık biçimde sapmış olacağı’ bildiriliyor. Ama Ahzab 37’de Zeyd’in Hz.Peygamberin bir emrine itaat etmediğini (Zeyd’e ‘karını boşama Allahtan kork’ dediği halde bu emrine itaat etmeyip karısını boşadığını) ama buna rağmen onun bu davranışının peygambere itaatsizlik olarak algılanmadığını ve Ahzap 36’daki tehdite maruz kalmadığını, ne Allah, Ne Peygamber ne de ashab tarafından kınanmadığını, hatta kendisi için ‘Allah’ın nimet verdiği kimse’ şeklinde olumlu bir nitelemenin yapıldığını görüyoruz (ki Allah’ın verdiği bu nimetin 1/6, 5/3 vd ayetler bağlamında iman olduğunu söyleyebiliriz, dolayısıyla Zeyd imanı Allah tarafından tescil ve ilan edilen bir mü’mindir, hatta Kuranda ismi bizzat zikredilen -bu şerefe nail olan- ondan başka bir sahabî yoktur). 
.
.
Örnek 2) Ahzab 36’da bildirilen ve karşı çıkılamayacak, mutlak itaati gerektiren hüküm Allah ve Resulünün hükmüdür (ayetler). Zeyd’in itaat etmediği emir/hüküm ise ayet değildir. Zira Allah ve Resulü boşanmayı haram kılmış –Kur’anda boşanma haram ilan edilmiş- değildir. Bu, Nebi tarafından yapılan bir emir/tavsiye idi. Lakin Zeyd’in buna itaat mecburiyeti yoktu. 
.
Örnek 3) Nisa 65’te ‘Peygamberi hakem tayin edip de verdiği hükme razı gelmeyenler’ için ‘onlar iman etmiş olamazlar’ deniliyor. Ama Mücadile 1’de peygamberi hakem tayin edip de verdiği hükme razı gelmeyen ve hatta onunla tartışan bir kadın var fakat bu kadın için böyle bir niteleme yapılmıyor. Aksine, bu tartışma üzerine gönderilen ayetlerle Hz.Peygamberle tartışan bu kadının beklentilerini karşılamış oluyor. Bunu nasıl izah edeceğiz? 
.
Örnek 3) ‘Biz, her Resulü ancak Allah’ın izniyle ona itaat edilsin diye gönderdik’ buyrulan Nisa 64’ün devamındaki Nisa 65 ayetinde de –bağlam itibari ile- kast edilen Resulün hükümleridir. Ama Mücadile 1’de itiraz edilen/hükmüne rıza gösterilmeyen ise Resul değildir. Çünkü zıhar ile ilgili ayetler bu tartışmadan önce nazil olmamıştı. Ama eğer bu kadın tartışma üzerine nazil olan zıhar ayetlerine/hükümlerine itiraz etmiş olsa idi işte o zaman Resul ile tartışmış olacak ve Nisa 65’teki tehdide maruz kalacaktı. Ama o –Rasul ile değil- Nebi ile tartışmıştı. Bu da böyle bir tehdidi gerektirmiyordu. 
.
Örnek 4) Nisa 115’te ‘kim hakikat ortaya çıktıktan sonra peygamber ile tartışırsa… cehenneme sokarız’ buyrulurken, Enfal 5,6’da hakikat ortaya çıktıktan sonra peygamber ile tartışan bir grup ashab var ama buna rağmen onlar cehennem ile tehdit edilmiyor. Aksine Allah onları -Tevbe 88 ve 100’de- cenneti ile müjdeliyor. 
.
Örnek 4)Benzer şekilde Nisa 115’te de cehennem ile tehdit edilenler Resul ile tartışanlardır (Vemen yuşâkiki-rrasûle…). Ama ‘Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında mü'minlerden bir grup isteksizdi. Hakikat ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıp duruyorlardı. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı’ buyrulan Enfal 5,6’da Resul ifadesi yoktur. Dolayısıyla burada da ashabın/mücahitlerin tartıştığı –bağlam nedeniyle- Resul değil Nebi idi. Nebiye itiraz ise böyle bir tehdidi gerektirmiyordu. Dolayısıyla Resule mutlak itaat içinde olan ama –bazı hallerde- Nebi ile tartışan bu ashabın cennetle müjdelenmesi, Nebi-Resul farkı nedeniyle çelişki değildir. 
.

Çelişkili zannedilen bu ayetleri Nebi-Resul farkına dikkat ederek gayet rahat bir şekilde izah edilebiliyor. Nebi-Resul arasındaki bu farkı kabul etmiyorsanız bu ayetleri nasıl izah ediyorsunuz?


RESULE İTAAT –hadislere değil- KURANA TABİ OLMAKTIR

Allaha ve Resulüne itaat –Allah ve Resul diye iki ayrı otoriteye değil- Allah’ın Resulü ile gönderdiği emirlerine (Kurana) itaattir. Dolayısıyla Resule itaat –Nebiye isnad edilen Kuran dışı hadislere değil- Resulün vahye dayalı gerçek hadisleri olan Kurana itaattir.
Çünkü Kuran, ALLAH’IN KELAMIDIR ama RESULÜN de BEYANIDIR. Biz Kurana tabi olunca onu tebliğ eden Resule ve dolayısıyla Allaha itaat etmiş oluruz (4:80). Kuran bu nedenle ‘sadece Kurana tabi olun, başka velilere tabi olmayın (7:3)’ der.
Çünkü ‘sadece Kurana’ tabi olan ‘sadece Resule tabi olmuş’ ve böylece yalnızca Allah'a kulluk etmiş, Allah'a itaat etmiş olur.

Buna rağmen, ‘Allah'a itaat Kurana, Resule itaat ise hadislere itaattir’ diyen kardeşlerimiz olursa, şu soruları cevaplamalıdırlar;

9:29, 33:36 gibi ayetlerde geçen Allah VE Resul'ünün haram kıldığı, hükmettiği derken, Allah ayrı, Rasul ayrı şeyi mi söyler? Yoksa Allah ve Resul'ü AYNI/TEK bir şeyi mi söyler?

1) 8:20 "Ey iman edenler, Allah'a VE Rasul'üne itaat edin, işittiğiniz halde ONDAN yüz çevirmeyin."

Bakın, burada Allah ve Resul'ü diyor ama, ONLARDAN yüz çevirmeyin demeyip, ONDAN yüz çevirmeyin diyor. Burada TEKİL geçtiğine göre, Allah ve Resul'ü TEK BİR ŞEY getirmiş demektir. Şayet ikisi AYRI-AYRI şeyler getirmiş olsaydı, ONLARDAN denilmesi gerekirdi.

Yani, Allah=Kuran, Resul=Buhari + Müslim + Tirmizi... değildir.
Allah ve Resul'ünün getirdiği şey Kuran'dır.

2) Mevdudi Tefhimul Kuran'da "Size Allah'tan bir nur VE apaçık bir kitap geldi. (Maide 5-15)" ayetinin tefsirinde: "Burada ehlikitaba nur ve kitap olarak iki farklı şey gelmemiştir. Apaçık bir kitap olarak nur gelmiştir..." diyerek, sırf arada VE bağlacı var diye, 2 farklı şey anlaşılamayacağını belirtir.

3) Fahreddin Razi: Melekler VE Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.(Mearic 70:4) Razi; burada Ruh'tan kastedilen Cebrail'dir der. Onun ayrıca belirtilmesini ise; "onun büyüklüğüne, Allah katındaki değerine, melekler arasındaki saygın konumuna işaret etmek içindir" diye tanımlar. Kısacası sırf arada "VE" bağlacı var diye Melekler ve Ruh'u birbirinden farklı iki şey olarak algılamaz.

Kuran'da "ve" bağlacı sadece iki farklı terimi bağlamak için kullanılmaz. Bunun dışında başka kullanımları da vardır. Aşağıdaki videoda ve bağlacının kullanımlarından bir çeşidi gösterilerek, yanlış anlaşılan bazı ayetlerle ilgili açıklama yapılmıştır.

 


4) Bakara 238'de "Namazlara VE orta namaza devam edin..." buyrulur. Sırf arada ve bağlacı var diye orta namazı namazlardan farklı bir şey olarak algılamıyoruz orta namazın namazların bir parçası olduğu açıktır nitekim ayette namazı özellikle orta namazı koruyuun şeklinde bir mana verilebilir. 

7) Rahman 68'de "Her ikisinde de meyveler VE hurmalar ve narlar vardır. " Sırf arada 'VE' bağlacı var diye hurmayı meyvelerden farklı bir şey olarak algılayamayız, Hurma meyvelerin parçası/alt kümesidir.

8) Tevbe 1’de ‘(Bu)Allah’tan ve Resul’ünden müşriklere gelen bir ihtardır’ buyrulur. Burada biri Allah’tan diğeri Resul’den gelen iki ayrı ihtar mı var yoksa Allah’tan gelen ama Resulü tarafından tebliğ (deklare) edilen tek bir ihtar mı?
.
9) Nisa 100’de ‘Her kim Allah’a ve Resul’üne hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı Allah’a düşer’ buyrulur. Bir insan aynı anda hem Allaha hem Resule doğru nasıl hicret eder? Yoksa kast edilen Allah yolunda hicret mi?
.
10) Tevbe 90’ da ‘Allah ve Resul’üne yalan söyleyen Araplardan’ bahsedilir. Bu ifade ile kast edilen Allahın Resulüne yalan söylemek değilse Allaha ve Resule ayrı ayrı nasıl yalan söylenir? Allaha yalan söylemek ne demek?
.
11) Ahzab 36’da ‘Allah ve Resul’ü bir işe hüküm verdiği zaman…’ buyrulur. Bir iş için Allahın başka Resulün başka iki farklı hükmü olabilir mi? Yoksa Resul Allahın verdiği hükmü tebliğ mi eder?
.
12) Tevbe 65’te ‘Allah ve ayetleri ve Resul’üyle alay edenlerden’ bahsedilir? Allah ve ayetleri ve Resulü ile ayrı ayrı mı alay edildi, yoksa alay edilen sadece Allahın ayetlerini tebliğ eden Resul mü?
.
13) Tevbe 16’da ‘Allah ve Resul’ü ve mü’minlerin sırdaş edinilmesinden’ bahsedilir. Bir insanın Allah’ı ve Resulünü ayrı ayrı sırdaş edinmesi mümkün mü? Bu ne demek?
.
14) Tevbe 107’de ‘Allaha ve Resulüne karşı savaşan birinden’ bahsedilir. Burada Allaha ve Resulüne karşı açılmış iki ayrı savaş mı var, yoksa Allah’ın ayetlerini tebliğ eden Resule karşı açılmış bir savaş mı?
.
15) Enfal 1’de ‘Ganimetler Allah ve Resul’üne aittir’ buyrulur. Ganimetler ikiye ayrılacak ve yarısı Allah’a yarısı Resulüne mi verilecek, yoksa ganimetler; ‘Allah’ın Resulü aracılığıyla bildirdiği – ve 6/41 ve 59/7 ayetlerindeki- tarif üzere mi taksim edilecek ?
.
16) Mümtehine 4-6’ da İbrahim as ve ashabı, Ahzab 21’de de Resulullah bizlere örnek (üsve-i hasene) gösterilir. Eğer Resulullahı örnek almak için –Kurana değil de- hadislere tabi olmamız gerekiyor ise, biz İbrahim as ve ashabını örnek almak için neye tabi olacağız? İbrahim as’ın hadisleri mi var? Ve hatta O’nun ashabının? Varsa nerede? Yoksa Kuran bizden imkansızı mı istiyor?
.
17) Kuran, Allah’a itaati hangi sayı ve yaptırımla emrediyorsa, aynı sayı ve yaptırımla mutlaka Resule itaati de emrediyor. Allah’a itaatin emredilip de Resule itaatin emredilmediği (tek başına Allah’a itaati emreden) hiçbir ayet bulunmuyor. O halde ‘Allaha itaat Kurana, Resule itaat hadislere itaattir’ diyenler, tutarlı olmaları için şunu da diyebilmelidirler; ‘Kuranın yaptırımı ne ise hadislerin yaptırımı da öyledir, çünkü Allaha (Kurana) itaat emrinin sayı ve yaptırımı ne ise Resule (hadislere) itaat emrinin sayı ve yaptırımı da aynıdır.’ Bunu diyebilecekler mi?

Kuranda otuzdan fazla ayette Resule itaat emri bulunduğu halde, Nebiye itaati emreden hiçbir ayetin bulunmaması sizin için bir anlam/delil ifade etmiyor ise, bu durumda; Nebiye itaat etmeyen Zeyd (33/37), Nebi ile tartışan/hükmüne rıza göstermeyen kadın (58/1) ve Nebi ile tartışan ashabın (8/5,6) hükmü nedir sizce? Bunlar, özellikle Zeyd (ra), 'Allah ve Resûlü bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadının başka bir seçeneği olamaz, Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır' diyen ayetin (33/36) hükmüne giriyor mu? Girmiyorsa neden?

Yorum Gönder

 
Top