Menu
 

İstanbul'un fethi hadisi şerif
İSTANBUL’UN FETHİNE DAİR
Biliyor muydunuz?

“İstanbul mutlaka fethedilecek, onu fetheden komutan ne büyük komutan, onu fetheden asker ne büyük asker” diye dillere pelesenk edilen ve hadîs olduğu iddia edilen rivayetin, muteber hadis kaynaklarının hiç birisinde yer almadığını ve hadis olmadığını kaç kişi biliyor?
İşimize geldiği için ballandıra ballandıra referans verdiğimiz bu rivayeti, Osmanlı ordusu ve Fatih’in hiç kullanmadığı ve referans vermediğini kaç kişi biliyor?
Metnin aslı şu: (لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ, فَلَنِعْمَ الأَمِيرُ أَمِيرُهَا, وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ)
“İstanbul mutlaka fethedilecek, onu fetheden komutan ne büyük komutan, onu fetheden asker ne büyük asker.”
Müelliflerin ölüm tarihleri esas alınırsa mezkûr rivayet ilk önce Aḥmed b. Ḥanbel’in (ö.241/856) Müsned’inde geçer (VIII, 254). Müteakiben el-Buḫārī (ö.256/870), Tārīḫi'l-Kebīr, I, 791, yine ona ait eser olan (et-Tārīḫu'l-ʾEvsaṭ, I, 306) eserlerde geçer. Dikkat edine es-Sahîh'ine almamıştır.
Müteakiben el-Beġavī (317/929), et-Ṭaberānī (ö.360/971), İbn Mende (ö.395/1005), Ebū Nuʿaym (ö.430/1039), İbn Abdilberr (ö.463/1071), İbn ʿAsākir (ö.571/1176), İbnu'l-Eŝīr’in (ö.630/1233), İbn Manẓūr (ö.711/1311), İbn Ḥacer (ö. 852/1448), es-Suyûtî (ö.911/1505), eş-Şāmī (ö.942/1535) ve el-Munāvī’ (ö.1031/1622) gibi müelliflerin eserlerinde yer alır. Hacmi artırmamak için ismi geçen müelliflerin eserleri ve sayfa numaralarını vermiyorum.
Malum Emeviler döneminde üç kez İstanbul’u kuşatma girişimi olmuştur. Bunları ikisi Muaviye dönemindedir. Kabaca söylemek gerekirse ilki 665-67, ikincisi 674-77 yılları arasındadır. Her iki kuşatma başarısızlıkla neticelenince, üçüncü kuşatma hazırlıkları Emevilerin zirve noktası kabul edilen I. Velîd b. Abdulmelik döneminde başlamış, fakat onun vefatından sonra kardeşi Süleyman b. Abdulmelik döneminde (715-17) gerçekleştirilmiş ve yine başarısızlıkla neticelenmiştir.

İlk iki kuşatma sırasında mezkûr rivayete hiçbir vurgu yoktur. Diğer bir deyişle bu rivayetin hiçbir iz ve işaretine rastlanmaz. Ancak ilk iki kuşatmadaki başarısızlıktan sonra, bu sefer hadis rivayetlerinin uydurulup yoğunlaştığı dönemde halkı motive etmek amacıyla böyle bir rivayetin uydurulduğuna rastlıyoruz.
Rivayet Bişr el-Has’âmî isimli bir raviye dayandırılır. Ne hikmetse bu raviden ikinci bir rivayet nakledildiği vaki değildir. Örneğin oğlu Abdullah, babasından bu rivayeti naklettiğini söylerken, ondan bir başka rivayet nakletmemiştir. Ancak Abdullah sınırlı da olsa babası haricinde farklı senetlerle birkaç rivayet nakletmiştir.
Böylesien meşhur rivayetin muteber isimlerden gelmemesi tesadüf mü? Acaba niçin ashaptan hiçbirisine dayandırılmaz veya doğrulanmaz?
Emevi komutanı Müslümanları motive etmek ve Rum diyarına sevk etmek için bu rivayetin yayılmasını sağlamıştır. Müteakiben kaynaklara giren bu rivayet, müteakip dönemlerdeki İstanbul kuşatmalarında da hiç kullanılmamıştır. Örneğin Abbâsîler döneminde de İstanbul kuşatmasından bahsedilir, fakat bu rivayetten hiç söz edilmez.

Ben bu rivayeti araştırırken, Osmanlı ordu komutanı veya Fatih’in kullanmış olabileceğini sanıyordum. Hiçbir kaynakta böyle bir bilgiden bahsedilmez. Bana güvenmeyenler Feridun Emecen Hoca’ya sorabilirler. Ondan teyitlidir. Zira bu konuda bir bildiri sunmuştum. Oturum başkanı kendisiydi ve teyit etmişti.

Örneğin Fatih, fethin ardından Mekke Şarifi’ne fetihnâme göndermiş ve yedi başlı canavar olarak nitelediği İstanbul’un fethedildiğini bildirmiş, fakat Resûlüllah’ın sözünümn gerçekleştiğinden veya bu rivayetten hiç söz etmemiştir.
Rivayet özellikle işimize geldiği için ve Resûlüllah’ın geleceğe dair haberleri bildiği-bildirdiğinin referansı olarak gösterilir.

Müsterih olun gaybı Allah’tan başkası bilemez. Peygamber İstanbul’un varlığından bile haberdar değildir. Sadece Kisra ve Kayser şehirleri bağlamında Şam bölgesini bilir.

Rivayet üzerine iki makale yazılmış ve iki makalede de bu rivayeti sahih gösterme gayreti güdülmüştür. Zinhar doğru değil. Neyse fazla uzattım. En iyisi burada keseyim. Merak edenler, geniş bilgi için İstanbul’un Fethine İlişkin Hadîs Rivayetlerine Farklı Bir Yaklaşım” konulu makaleme bakabilirler.
Geçen yıl yapılan 29 Mayıs Üniversitesinin “II. İstanbul’un Fethi Sempozyum bildirisi” Bu sempozyum bildirileri aynı üniversitenin yayınlarından çıkmıştır.


Şunu da hatırlatayım kimse bu yazıdan fethin aleyhinde olduğum gibi bir zehaba kapılmasın. Ben işin bilimsel yönünü paylaştım. Diğer hususlar benim dışımda.
Biz yine bu rivayetle avunalım, gönüllerimizi hoş edelim. Siyasiler de rant devşirsin, fakat böyle bir rivayet asla hadîs değil ve Resûlüllah’tan da böyle bir söz sadır olmamıştır.

Sadece, şayet kendisine inanırlarsa “Kisra ve Kayserlerin hazinelerine sahip olacaklarına” dair Müslümanları teşvik edici, cesaretlendirici konuşmalar yapmıştır.
Bana özgür düşünceyi öğreten ve düşünebilmemi sağlayan mesleğim, sana çok şey borçluyum.

İsrafil BALCI

Yorum Gönder

 
Top