Menu
 



Mustafa Ajlan ABUDAK
‘‘Higgs Boson’’ diye adlandırılan paçacıklarla ilgili teori, 1960’lı yıllarda Edinburgh Üniversitesi teorik fizikçilerinden Peter Higgs tarafından ortaya atıldı. Atomların nasıl kütle kazandığına kafa yoran Peter Higgs, sonunda ‘‘bozon’’larla ilgili teoriyi geliştirdi. Peter Higgs’e göre evren bir çeşit enerji tarafından yaratıldı. Bu enerjiye fizikte ‘‘Higgs Field’’ (Higgs Alanı) dendi. Bu enerji, Büyük Patlama (Big Bang) sonrası ortaya çıkan parçacıklarla etkileşime girdi. Bu etkileşim sonucu ‘‘Higgs bozon’’ diye anılan parçacıklar açığa çıktı. Söz konusu parçacıklar ise maddeye kütle kazandırdı. ‘‘Bozonlar’’ olmasa ya da farklı bir şekilde ortaya çıksalardı, belki de yıldızlar, gezegenler ve yaşam oluşmayacaktı. Higgs’in varoluşla ilgili bu teorisi, o günlerde ‘‘Physics Letters’’ isimli fizik dergisi tarafından reddedildi. Ancak bir yandan da teorinin doğruluğunu test etmek için çalışmalar yapıldı. Bazı bilim adamlarının ‘‘Tanrı’nın partikülleri’’ diye adlandırdığı bozonlar, hemen büyük patlama sonrasında ortaya çıkmışlardı ve artık mevcut değillerdi. Bu nedenle bilim adamları 6 milyar Sterlin harcayarak laboratuvarda ‘‘Big Bang’’ ortamı yarattılar.
2 TRİLYON DERECE ISI
Araştırma, İsviçre’nin Cenevre kentinde Türk üniversitelerinin de gözlemci olduğu Avrupa Partiküler Fizik Merkezi’nde (Cern) yapıldı. Deneyler sırasında elektron ve pozitron gibi atom içi parçacıklar, ışık hızına yaklaştırdılar. Sonra parçacıklar birbirine çarptırılarak imha edildi. Bu sırada ısı iyice arttı, güneşin 100 bin katına yani 2 trilyon dereceye çıktı ve devasa bir enerji oluştu. Ve yeni parçacıklarla birlikte bozonlar açığa çıktı. Bilim adamları bu deneyler sırasında ilk kez maddeye kütle giydiren bosonları görüntülemeyi de başardılar. Bilim adamları, bu partiküllerin yüzde 99 oranında bozon olduğuna inanıyor. Ancak yine de bir yanılgı var, testlerin tekrarlanması gerekiyor. Eğer gerçekten ‘‘varoluş teorisi’’ doğrulanırsa emekliye ayrılmış olan 71 yaşındaki fizikçi Peter Higgs’in Nobel alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Araştırmaya liderlik eden Londra’daki Imperial Koleji öğretim üyelerinden Fizikçi Prof. Peter Dornan, ‘‘Bu keşif, 21’inci yüzyılın en önemli buluşlarından biri olacak’’ dedi. 30 yıllık araştırmalar ve milyonlarca dolarlık deneyler sonrasında varoluşla ilgili teori doğrulandı. Bilim adamları, maddeye kütle kazandıran parçacıkları keşfettiler. Uzmanlara göre, bu parçacıklar sayesinde, madde kütle kazanıp yıldızlar, gezegenler ve yaşam var oldu. 1
Tüm zamanların en pahalı bu deneyinden beklenen nedir?   
Bu soruya yanıtı Türkiye’de bu alanda yetkin bir kişi olan Prof. Dr.Cengiz Yalçın kaleminden alalım;
Burada amacımız parçacık fiziği dersi vermek değil sadece Higgs parçacığının önemini anlatmaktır.Standart model parçacıklarının nasıl kütle kazandıkları yani nasıl maddesel parçacıklar haline geldiği,günümüze kadar çözülmüş bir problem değildir.
Higgs alanı temel parçacıkların nasıl kütle kazandıklarını yani maddesel evrenin nasıl oluştuğunu açıklayacaktır.
Serbest elektronun ölçülen kütlesi ile bir elektrik alanı içinde ölçülen kütlesinden daha küçüktür.Bunun anlamı elektron bir manyetik alan ile etkileşirken fazladan kütle kazanmaktadır.Kuraklar da Higgs  alanı ile etkileşerek kütle kazanırlar. Deney bu düşünüşün doğru olup olmadığını ortaya koyacaktır
Evren,büyük patlama oluşmuş bir enerji sistemdir.Singüler noktadan enerji,Higgs olarak  fışkırmış ve aynı anda uzay-zamanı oluşturmuştur.Higgs büyük proton hızlandırıcısının detektörlerinde kendini gösterirse,bir teorik fizikçi olarak göstereceğinden eminim,bilim kutsal kitaplardaki ünlü cümleyi
Tanrı önce ışığı yarattı.
Tanrı önce Higgs’i yarattı.
şeklinde değiştirecektir.Basın bu gerçeğin farkında olarak Higgs’e bu nedenle  Tanrının zerreleri ismini vermiş olabilir.Gerçekten bu ünlü deneye,büyük patlama anının,yani yaradılış anının,laboratuar ortamında bir tekrarı gibi bakmak mümkündür. 2
Belkide Türk basınında CERN ve deneyleri üzerinde en fazla makale yazmış kişi İsmet Berkan’dır. Son yazılarında bu açıklamaların bazı çevrelerin nasıl ”morallerini” bozduğuna tanıklık ediyoruz. Dileyenler gazetesi Hürriyetten bu hafta başından beri  yazdığı 3 makaleyi inceleyebilir. Biz son makalesinin son paragrafına bakalım;
- Aslında eğer Higgs bu söylenen enerji seviyelerinde varsa da bazı sorunlar ortaya çıkacak. Bu sorunların başlıcasını pazar günü yazdım: Umulandan daha küçük ve ‘hafif’ olan Higgs varolan kütlenin de büyük bölümünün enerjiden oluştuğu anlamına geliyor. Bu da evrenimizin bir başı olduğu gibi bir de sonu olabileceği düşüncesini beraberinde getiriyor. 3
Bu son cümleyi anlamak için verilen çabayı takdir ediyoruz. Bir ateistin (Peter Higgs) kuramı sayesinde bilimi tekeline almış kapitalist makine, dünyadaki en büyük deney ile (CERN) maddenin nasıl  kütle kazandığını araştırıyor. Bu araştırma kapitalist sistemi temellerinden sarsan İnternet ve birçok teknolojik gelişmeye yol açıyor. Bir bakıma bilgiyi özgür kılıyor ve yeniden insanlığın ortak şuurunu oluşturmasını sağlıyor. En sonunda yine bu araştırma Büyük Patlamayı  ve Standart Modelin doğruluğunu son bir kez daha kanıtlıyor. Fakat en önemli sonuç kanımca bilgimizin artıkça varılan menzilin 20 yy. başındaki pozitivistlerin düşündüğü gibi olmaması hatta tam tersine doğru evrilmesidir. Madde ona iman eden materyalistleri ve kendi üzerinden bina edilen sosyoekonomik yapıyı, kendini zerresine varıncaya kadar açarak yok ediyor. Bildikçe, öğrendikçe aslında hiç birşey bilmediğimiz hissimiz giderek kuvvetleniyor.
Kaynakça;

Yorum Gönder

  1. Sorun şurada dinler gerçeğe vakıf olduklarını öne sürüyorlar. Bilim ise gerçeği ancak belirli deneylerden geçtikten sonra o da ancak belirli sınırlar içinde gerçek olarak kabul ediyor. Yani bilimsel gerçeklikle dini gerçeklik arasında yöntemsel olarak uyuşmaz bir zıtlık bulunmakta. Örneğin ortaçağın düz dünyası din için bir gerçeklikse bu belirli bir T zamanındaki dinin durumunu göstermektedir. Aynı şekilde bunun aksinin kanıtlanması ise T zamanındaki dinin doğru olmadığını. Bunu devam ettirmek mümkün ama bu devam sonsuza kadar olmamalı.
    Kitaplardan mucizeler okuma yine geçmişe yönelik bir çaba. Benim öğrenciliğimde 1935 yılında yazılmış bir Nostradamus kitabı geçmişti ve bu kitapta beş yıl sonra patlayacak II dünya savaşıyla ilgili tek bir kelime bile yoktu. Halbuki savaş sonrasının Nostradamus kitapları baştan aşağı II dünya savaşının yorumlarıyla dolu. Yani keramet aramak ancak geçmişe yönelik bir çaba olduğu zaman sonuç verebilir.
    Uzun sözün kısası eğer biz bir arap ülkesinin çelişkilerini yaşamıyorsak bu Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkemize bir devlet ideolojisi olarak yerleştirdiği Pozitivizm sayesindedir. Pozitivist görüş deneyselliğe fazlaca önem verse de insanların inanç yanılgılarından kurtulmaları için muhteşem bir araç ve kuantum fiziğinin insan aklıyla çelişir gibi görünen evrenine girmek için aklın önüne apriyori deneyi koyması nedeniyle de tek araç.
    Fizik positivizmi değil fiziğin bir dönemdeki bulgularını öteledi. Çünkü positivizm bu bulguların görülmesine olanak veren deneylemeyi her şeyin üzerinde tutmakta ve yöntemsel ilke dışında içerikle ilgili bir inanca dayanmaması nedeniyle de herzamanki gibi çağdaş.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Bilim dinin yerini almaya çalıştığında insan oğlunun çıkmazı olur. Din bilimin yerini almaya çalıştığında ise hurafe.. Schrödinger’in kedisi, Heisenberg’in belirsizlik ilkesi ve gayb kavramının kesiştiği yerde de böyle bir belirsizlik olmalıdır ki din ve bilim var olabilsinler.Yoksa determinizmin esir aldığı kafalar bir makinenin yorumlayabileceği kadar evreni yorumlayabilirler.. 0 1 lerden oluşmuş bir dünya sadece bir kurgu bir simülasyonu var edebilir..sanırım evren bundan çok daha fazlasını içermekte.. değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

 
Top