İddia:
1- Hesap gününde Allah’tan başkası şefaat edebilir mi?
Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.
Edebilir/ Meryem-87: Rahman’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.
Edebilir diyen diğer Ayetler: Enam-51, İnfitar/ 18-19
Edemez diyen diğer ayetler: Bakara-123, Zuhruf-86, Secde-4
Cevap :
Şefaat vardır ancak iddia edildiği gibi şefaat kişiler/aracılar için değil bizzat Allah için vardır. Allah şefaatin yine kendisinin izin verdiği ve razı olacağı kişilere fayda vereceğini söylüyor! Birilerine şefaat yetkisini verdiğini söylemiyor.
.
Şefaat Allah’ındır elbette birileri için bu hakkını kullanacak ve doğal olarak hak sahibi olanlar kendilerine böylelikle izin verilmiş olacaklar! İznin sahibi de şefaatin sahibi de Allah’tır!
::: Allah kendi kendine izin mi vermiş olacak?
.
Neden olmasın, Allah kendisinden başka ilah olmadığına bak nasıl kendini şahit(tanık) tutuyor :
3:18 “Allah kendisinden başka ilah olmadığına TANIK oldu, melekler ve adaletle hareket eden bilgi sahibi olanlarda tanıklık ettiler. Ondan başka ilah yoktur o azizdir hakimdir…” Bkz. 6:12,6:54
..
::: Nebimiz SORGUYA çekilirken nasıl olur da şefaat/yardım (vaat) edebilir?
.
7:6 "Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen resulleri de mutlaka sorguya çekeceğiz!" Bkz. 5:109,116.
::: Nebimiz BİZE ve KENDİSİNE ne olacağını BİLMEZ/HABERSİZKEN nasıl olur da, bizi kurtarmayı vaat edebilir?
.
46:9 De ki "Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir UYARICIdan başka bir şey değilim.".
::: Nebimiz kimsenin hesabından sorumlu değil.
.
6:52 "Onların hesabından sen sorumlu değilsin. Senin hesabından da onlar sorumlu değil. Onları kovarsan zalim olursun." Bkz. 2:134,141, 34:25 vb..
::: Peygamberimiz kimseyi ateşten kurtaramaz.
.
39:19 Azap sözünü hakedenlere gelince, SEN ateştekini kurtarabilir misin?.
::: Din/Hesap gününde herkes KENDİNİ kurtarmaya çalışacak.
.
16:111 "Gün olur, HERKES kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar." Bkz. 2:48,2:123,80:33-47,31:33,35:18,82:19.
::: Her gün okuduğumuz fatiha suresiyle Din günün sabinin bir TEK Allah olduğuna yalnızca Allah'tan yardım/şefaat isteyeceğimize söz veriyoruz.
.
1:4-5 "Din Gününün sahibidir. Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz." Bkz. 82:17-19.
::: Aşağıdaki ayetler MÜSLÜMANLARA şefaatin olmayacağını söylüyor. Eğer varsa bu çelişki değil mi?
.
2:254 " Ey İMAN edenler, alış verişin, dostluğun ve ŞEFAATİN olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz mallardan nafaka verin. Kafirler ise hep o zalimlerdir.".
6:51 “Rablerinin huzurunda toplanacakları günden KORKANLARI Kur’ân ile uyar; onların Allah’tan başka ne bir dostları ne de şefaatçileri vardır. Belki kendilerini korurlar.” İlgili hadis [1].
::: Allah(c.c) nebimize Allah'tan BAŞKA şefaatçi yok derken siz benim şefaatçim var mı diyorsunuz?
::: İbrahim (a.s) hataları için kim şefaatçi olacak?
.
26:82 " Yargı/hesap gününde, kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur.".
39:44 “De ki: Şefaat yetkisi tamamıyla ve sadece Allah’a aittir. Gökler ve yerin mutlak otoritesi (de) O’na aittir: sonunda sadece O’na döndürüleceksiniz.".
Kur’an da bahsedilen tüm şefaat âyetleri bu âyet ışığında anlaşılmalıdır. Bu âyet açık ve net olarak şefaati yalnızca Allah’a tahsis etmektedir. Bu durumda “illa” istisna edatıyla gelen ve “ancak onun izin verdikleri müstesna” gibi bir karşılığı olan ibâreler bu âyetle çelişmeyecek bir biçimde anlaşılmalıdır.
.
::: Kuran’a göre şefaat, gerçeğe TANIKLIK/ŞAHİTLİK etmekten ibarettir .
.
20:109 "O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu (iman ahdine sadık kalan) kimselerden BAŞKASINA şefaatın hiçbir yararı olmayacak.”.
.
43:86 "Onların O'nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek GERÇEĞE TANIKLIK edenler hariç"
.
78:38 "Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân'ın izin verdiklerinden BAŞKALARI konuşmazlar; KONUŞAN DA DOĞRUYU söyler."
17:13-14 "Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter." Bkz. 57:22. Diriliş gününde bu kitap/kayıt, bize gösterilecektir..
İstisna cümleleri ile Allah'ın izin vereceği şefaat, kişinin kendi yapmış olduğu güzel amelleri onun şahidi/şefaatçisi olacaktır. Kendi amelinin dışında kendisine yardımcı, şefaat edecek olmayacaktır.
.
Veya istisna cümlelerinde izin verilecek şey “Allah’ın şefaati takdim etme, bildirme” iznidir. Tıpkı peygamberlerin, Allah’ın insanlığa gerçek şefaati olan vahyi iletmeleri gibi. Âhirette Allah’ın şefaati en büyük ödüldür. O ödülü takdim ve tevdi etme izni verilenler de ödüllendirilmiş olurlar. Ödülün elinden alındığı kimse ödülün sahibi değildir, ödülün sahibi Allah’tır. Allah birine ödül vererek, diğerine ödül verdirerek, ikisini de ödüllendirmektedir.
.
İstisna ile ilgili 8 ayetin analizine şuradan bakabilirsiniz. http://tanrivar.blogspot.com.tr/2016/08/sefaat-istisna-ayetleri.html
.
Şefaatin olduğunu iddia edenler genelde hadis/rivayetlerden delil getirmektedir. Rivayetlere itibar edenler için örnekler :
[1] Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre 26:214 “Kabilenin en yakınlarını uyar” âyeti inince Allah’ın elçisi şöyle bir konuşma yapmıştı:
“Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi kurtarmaya bakın; Allah’ın yanında size bir faydam olmaz. Ey Abdumenaf oğulları! Allah’ın yanında size faydam olmaz. (Amcam) Abdulmuttalib oğlu Abbâs! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. (Halam) Safiyye! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. Ey kızım Fatma! Benim malımdan dilediğini iste. Ama Allah’ın yanında sana faydam olmaz.” dedi. (Buhârî, Vesâyâ, 11)
Osman b. Maz’un yıkanıp kefenlendikten sonra Peygamberimiz yine onun yanına geldi. Bu sırada hicretin ilk günlerinde Osman b. Maz’un’u misafir eden Ensar’ın hanımlarından Ümmü A’la ya da bizzat Osman’ın hanımı Havle binti Hâkim şöyle dedi:- Ey Eba Saib, cennet sana mübarek olsun, Allah’ın sana ikramda bulunduğuna şehadet ederim. Bu sözler peygamberimizi rahatsız etti. Döndü ve kızgın bir şekilde sordu:
- Allah’ın ona ikramda bulunduğunu nereden biliyorsun?
- Ya Resûlallah, Allah ona merhamet etmez de kime eder? O senin dostun ve süvarin değil midir?
- Vallahi Ben, onun hakkında ancak hayır ümit ediyorum. Ancak Ben Allah Resûlü olduğum halde Bana dahi nasıl muamele edileceğini bilmiyorum. O, Allah ve Resûlü’nü severdi, demeniz daha doğru olurdu! (Buhari Kitab’ul-Cenâiz 3, 1243)
_________________________________________________________________________________
Kur’an da “Şefaat” ibâresinin geçtiği âyet sayısı 25’tir. Bunlardan 23 tanesi “olumsuzlama” (nefy) üzerine kuruludur. Geriye kalan 2 tanesinden biri müşriklerin ağzından nakil (69/Yunus Sûresi: 18), diğeri de şefaati tamamıyla Allah’a hasreden şu âyettir:
Zümer Suresi (39/44): “De ki: Şefaat (izin verme) yetkisi tamamıyla ve sadece Allah’a aittir. Gökler ve yerin mutlak otoritesi (de) O’na aittir: sonunda sadece O’na döndürüleceksiniz.
Kur’an da bahsedilen tüm şefaat âyetleri bu âyet ışığında anlaşılmalıdır. Bu âyet açık ve net olarak şefaati yalnızca Allah’a tahsis etmektedir. Bu durumda “illa” istisna edatıyla gelen ve “ancak onun izin verdikleri müstesna” gibi bir karşılığı olan ibâreler bu âyetle çelişmeyecek bir biçimde anlaşılmalıdır.
Allah, zatına ait olan yetkiyi, razı olduğu kimseler için kullanır. Bu tıpkı şuna benzer: bir ödülü takdir ettiği birine veren yüce makamın sahibi, ödülü hak edene takdim etme işini dilediği birine verebilir. Ödülü hak eden kimsenin ödülünü aracı bir kimseden alması ödülün sahibinin o olduğu anlamına gelmez. Ödülü takdim eden kişi, sadece bir aracıdır. Şefaat “çifte” katlanmış bir ödül tevdiidir. Ödülün sahibi Allah’tır, ödülü vermesi istenen kişi de ödül verilen kimse gibi Allah tarafından onurlandırılmıştır.
Bu durumda 25’ten geriye kalan 2 âyet de delaletten menfi çatıya dahil olurlar. Bu olumsuz çatı garip değildir. Zira Kur’an şefaatten, şefaati ispat için söz etmez. Muhatapları inkâr ediyormuş da, Kur’an onları şefaate imana çağırıyor değildir. Durum tam aksinedir. İlk muhatapların, Allah’ın astları olarak (min dûnillah) daha başkalarına kulluk etme gerekçeleri, onların kendilerine şefaat edeceğine olan inançlarıdır. Bu hakikat tam da Zümer Sûresi’ nin 3. âyetinde dile gelen hakikattir: “O’ndan başkalarını sığınacak otorite edinenler, ‘Biz bunlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.’ derler.”.
Kur’an şefaat konusundaki âyetleri menfi çatı üzerine kurarken, işte muhatapların bu sapık şefaat inançlarını hedef alıyordu. Bütün bunlardan dolayı, istisna cümleleriyle gelen âyetler bu âyet ışığında anlaşılmak zorundadır.
Tam bu noktada zorunlu olarak şu soru sorulacaktır:
“Peki, şu halde şefaati reddeden âyetlerin tümü de buradaki gibi mutlak red ve Allah’a tahsis ile gelmek yerine, bir kısmı neden istisna cümlesiyle gelmiştir? “
Evet, 25 âyetten 8 tanesi istisna cümlesiyle gelmiştir. Üstelik bunlar standart kalıpta da değildirler. Özellikle Necm 26, Meryem 87 ve Zuhruf 86’da kullanılan üslûp, istisnayı dikkate almamızı gerektirir.
Son bir soru: Hem tüm şefaatle ilgili âyetleri şefaati yalnız Allah’a has kılan bu âyet ışığında anlayacağız, hem de istisnayı dikkate alacağız; bu çelişki olmaz mı?
Çelişki insanın zihnindedir, Kur’an’da çelişki olmaz. Bunun açıklaması şudur: istisna cümlelerinde izin verilecek şey “şefaat” değil, “Allah’ın şefaati takdim etme, bildirme” iznidir. Tıpkı peygamberlerin, Allah’ın insanlığa gerçek şefaati olan vahyi iletmeleri gibi. Âhirette Allah’ın şefaati en büyük ödüldür. O ödülü takdim ve tevdi etme izni verilenler de ödüllendirilmiş olurlar. Ödülün elinden alındığı kimse ödülün sahibi değildir, ödülün sahibi Allah’tır. Allah birine ödül vererek, diğerine ödül verdirerek, ikisini de ödüllendirmektedir.
[Bu yazı Mustafa İslamoğlu’ nun “Hayat Kitabı Kur’an” adlı gerekçeli meal-tefsir kitabından alıntıdır.]
Yorum Gönder