Kur'an a göre amel konusunda sorumlu olan insanın bedeni değil nefsidir.
24:24 "O gün ki, dilleri, elleri ve ayakları onların yapmış oldukları her şeye tanıklık edeceklerdir."
36:65 "O gün ağızlarına mühür vururuz da, bizimle elleri konuşur ve yapmış olduklarına da ayakları tanıklık eder."
41:19 "Nihayet oraya vardıklarında, onların işitme, görme organları ve derileri yaptıkları hakkında tanıklık eder.
41:20 Derilerine, "Niçin bize karşı tanıklık ettiniz?" diye sorarlar. Onlar da, "Her şeyi konuşturan
41:21 "Allah bizi konuşturdu. Sizi ilk yaratan O'dur ve işte O'na döndürülüyorsunuz," derler."
41:22 "Ne işitme ve görme organlarınızın, ne de derilerinizin aleyhinizdeki tanıklığını gizlemeye gücünüz yetmez. Buna rağmen siz yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilemiyeceğini sanıyordunuz."
Cennette mutlu olacak veya Cehennemde mutsuz olacak İnsanın benliği olan nefstir.
Allah ilk olarak İnsan için tek bir nefs yarattı, ondanda bütün insan nefslerini yarattı. Bunu şu ayetten anlıyoruz.
Allah ilk olarak İnsan için tek bir nefs yarattı, ondanda bütün insan nefslerini yarattı. Bunu şu ayetten anlıyoruz.
4:1"İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan, ikisinden pek çok erkek ve kadın üreten Rabbinizi dinleyin. Adına birbirinizden isteklerde bulunduğunuz ALLAH'a saygı gösterin; akrabalara da... ALLAH elbette sizi Gözetlemektedir."
6:98 "O, sizi bir tek nefisten/cevherden yaratandır. Sizin için bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.[120]"
Beden yaratılmadan önce bir nefsten yaratılan bu nefslerin her birine Allah tarafından şekil bir başka ifadeyle yapılanma/beden verilmiştir.
91:7 "Nefse ve onu düzenleyene,
91:8 "Sonra da ona kötülüğünü ve erdemliliğini bildirene andolsun ki;
91:9 "Onu temizleyen kurtulmuştur."
91:10 "Onu başıboş bırakan ise zarar etmiştir."
Bütün İnsan Nefslerinin(kişilik, bilinç) yaratıldığı bu aşamada İlk İnsan olan Adem dahil kimsenin bedeni olmadığı gibi, Ademe daha Ruh üflenmemiştir(canlılık özellikleri, verilmemiştir).
Kuran’da üç defa ilk insanın/Âdem’in, iki defa da İsa’nın yaratılmasının anlatıldığı yerlerde olmak üzere toplam beş defa “ruh üflemek” geçmektedir. Çok ilginçtir “ruh üflemek” tabiri, Âdem ve İsa gibi iki olağan dışı yaratma olayının temsili olarak anlatıldığı bu ayetlerde kullanılmıştır.
Oysa diğer insanların veya insan türünün anne karnında yaratılmasının tasvir edildiği diğer ayetlerde “nutfe, alaka, mudga gibi” oldukça ayrıntılı yaratma safhalarına değinilmiş olmasına rağmen, anne karnındaki cenine “ruh üflemek”ten bahseden herhangi bir ayet yoktur.
Burada Âdem’e ve diğer canlılara ruh üflenmesini anlayabilmek için “nefh / üflemek” kavramının Kuran’daki kullanımına bakmalıyız. İsrafil’in İkinci Sur’a üflemesi; İnsanların yeniden canlanması ve dirilmelerini ifade eder. Ya da demirin körüklenmesi [Kehf/96] ile kastedilen de, üflenen ateşin alevlenmesi, hareket ve canlılık kazanmasıdır.
Öyleyse; “Ruh üflemek” ile kastedilen; Allah’ın ilmi ile maddî bedene canlılık özelliklerinin verilmesidir. Âdem’e ve İsa’ya ruhun üflenmesi; onların canlanmasıdır. Allah’ın ol emrinden sonra olmasıdır. Yani; nefh /üfleme bir mecazdır. Allah’ın ağzı olmadığı gibi, O’ndan dışarı bir “ruh-u menfûh /üflenmiş bir ruh” da çıkmaz.
İmtihan sırası gelmeyen her nefs(kişilik, bilinç) yaratıldıktan sonra imtihan sırası gelinceye kadar bedensiz ölü haldedir. Bunu şu ayetlerden anlıyoruz.
40:11 Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?"
2:21 "Allah'ı nasıl inkar edersiniz? Siz ölüler idiniz o sizi diriltti. Sonra sizi öldürür ve tekrar diriltir ve sonunda ona döndürülürsünüz."
İki ölüm ve iki diriliş İnsanın yaşam serüvenidir.
- Birinci Ölüm: Nefs(kişilik, bilinç) yaratıldıktan sonra, yukarıda belirtildiği gibi canlılık verilmemiş halidir.
- Birinci Diriliş: İmtihan sırası gelen insan nefslerinin dünyaya gelip bir bedene girmesi halidir
- İkinci Ölüm İnsanın bildiğimiz mezarda ki ölü halidir.
- İkinci Diriliş: Saat gelince (kıyamet koptuğunda) mezardan Ahret için diriliş halidir.
Nefsin bazı durumu hakkında birkaç ayet meali yazacak olursak;
3:185 "Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir."
21:35 "Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz."
40:17 "Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz."
45:22 "Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefs kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez."
50:20 "Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür."
50:21 "Her kişi yanında bir sevkedici ve şahit ile gelecektir."
50:22 "And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir."
50:23 "Yanındaki diyecektir ki: «İşte bu yanımdaki hazır!»"
50:24 "Cehenneme atın, her inatçı kafiri..."
50:25 "Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi "
75:38 "Her nefs, kazandıklarına karşılık bir rehinedir.
75:39 "Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç."
75:40 "Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar."
10:54 "Zulmeden her nefs, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir."
16:28"Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken "biz bir kötülük yapmamıştık." diyerek teslim olurlar. Şüphesiz, Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir."
Yukarıdaki görüldüğü gibi İnsanın sorumluluğu söz konusu olunca nefsi doğrudan muhatap alınmıştır. Kuran’ın bir çok ayetinde daha bu durumu görmek mümkündür. Nefs kelime olarak Zat kişilik benlik bilinç anlamına geldiği gibi gizli kapalı istekler işler manasına da gelir. Nefs kavramı bitkileri ve hayvanları içine almaz. Kuran literatüründe yaşam ”hayat”; kişilik ve benlik ise ”nefs” kelimeleri ile kavramsallaştırılmıştır. Kuran’a göre bitkiler ve hayvanlar yaşama sahipken, insanlar hem yasam hem de – bilinç diye nitelediğimiz- kişilik özüne sahiptirler. Kişilik, bilinç ve farkındalık ile yakın anlamlıdır. Bu yüzdendir ki ekinleri biçme ya da hayvanları katletme ”cinayet” olarak telakki edilmemektedir. Cinayet, beden ile nefs (bilinç, kişilik) arasındaki bağın haksız bir biçimde temelli olarak yok edilmesi eylemine verilen addır.
Yaşam ve kişilik arasındaki farklılık Kuran’da açık bir biçimde gözler önüne serilmiştir.
39:42 “Allah nefsleri (el Enfus) ölümleri esnasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasnda. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”
Buradan öğreniyoruz ki nefsimiz(kişilik, bilinç) yani kişiliğimiz uyku esnasında geçici olarak bizden alınır. Ve gene bu ayetlerden anlıyoruz ki yaşam kişilik/nefs olgusundan tamamıyla farklıdır.
Dünya yaşamı bilincin/kişiliğin bir daha dönmeyecek biçimde bedenden ayrılması anlamına gelen ölümle son bulur. Nefs temelli olarak ayrılmış, yani bilinç tümüyle beyinden silinmiş, ancak beden ölümcül bir biçimde zarar görmediyse, yaşam bir müddet daha devam edebilir. İsa peygamberin son anları bu istisnai olayın bir örneğidir.
Dünya yaşamı bilincin/kişiliğin bir daha dönmeyecek biçimde bedenden ayrılması anlamına gelen ölümle son bulur. Nefs temelli olarak ayrılmış, yani bilinç tümüyle beyinden silinmiş, ancak beden ölümcül bir biçimde zarar görmediyse, yaşam bir müddet daha devam edebilir. İsa peygamberin son anları bu istisnai olayın bir örneğidir.
5:32 "Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakikati hükmettik: Kim bir nefsi, bir nefs mukabilinde veya yer yüzünde bir fesâd çıkarmaktan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu yaşatırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara beyyineler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişti. Sonra hakikaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (fesâd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır."
Görüldüğü gibi Kuran’a göre bitkilerde ve Hayvanlarda nefs yoktur. Zira onlarda nefs olsaydı Ne bir koyunu kesip yiyebilirdik nede bir buğday tanesini öğütüp pişiremezdik. Canlıdırlar fakat nefs sahibi değillerdir. Onları İnsan konumuna getirmeyen İnsandan farklı birçok özel yapılanmaları da olabilir. İstekler arzular davranışlar da Kuran’a göre nefis olarak tanımlanır.
2:54 Mûsâ kavmine demişti ki: "Ey kavmim, sizler, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; gelin Yaratıcınıza tevbe edin de nefslerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu sûretle O), sizin tevbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir.
Ayette görüldüğü gibi emredilen intihar olmayıp nefsin kötü inanç ve davranışlardan arındırılıp ıslah edilmesidir. Bir başka örnek, Kuran’dan mealen:
5:116 Ve yine Allâh demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ sen mi insanlara 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". Hâşâ, dedi, Sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir! Eğer demiş olsaydım, sen bunu bilirdin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gizlileri bilen yalnız sensin, sen!"
Bütün nefisler ölümlü olduğundan İnsanlara benzemekten münezzeh olan ve Hay olan Allah hakkında İnsanın benliğini tanımlayan bir Nefs Kuran öğretisine göre düşünülemez. Ayette görüldüğü gibi İsa’nın kastettiği Allah’ın kullara bildirmediği kendi zatına mahsus İlimdir. Kuran’da:
25:58 "Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter."
5:116 ayetindeki açıklamamızı destekleyen diğer bir husus İsa’da genel manada nefsin bulunduğu konumdan farklı özelikte bir nefs olması. Zira, Kuran’da İsa tanımlanırken. “Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve ondan bir ruhtur”. şeklinde tanımlanmıştır.
4:171 "Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve ondan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "(Allah) üçtür" demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. Vekil olarak Allah yeter."
İsa’nın bu durumunun ilah olmasını veya Allah’ın oğlu olmasını gerektirecek bir durum olmadığını. İsa’nın da diğer yaratıklar gibi ancak Allah’ın bir kulu olduğunu.
İnsanın sorumluluğu Nefs konulu olmasına rağmen birçok insan bu durumu görmeyerek Nefs yerine Ruh kavramını kullanmaktadır. En basitinden bir mezarlığa gidildiğinde Falanın Ruhuna Fatiha diye bir çok ibare görmek mümkündür. Bunu yazanlara göre kişi öldüğünde ölen Nefis değil Ruhtur. Bu durum Ruh ile nefsi bir birlerine karıştırmaktan hatta Nefsi Ruh hesabına yok saymaktan kaynaklanmaktadır. Bu anlayış Kuran öğretisine uygun bir anlayış değildir. Bu görüşün yanlışlığını görmek için Ruh ile ilgili Kuran ayetlerine bakıp anlamamız yeterlidir. Şöyle ki:
17:85 “Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki; Ruh Rabbimin emrindendir /Rabbimin bildiği bir iştir. Size pek az ilim verilmiştir.”
Ayette sözü edilen ruh, vahiy meleği olan Cebrail’in kendisi veya işlevidir. Buna göre ayet; vahyin niteliğinin insan tarafından idrak edilemeyecek bir mesele olduğunu bildirmektedir. Zaten devamındaki ayetler bu ruhun ne olduğunu o kadar güzel tefsir etmektedir ki! Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed’in (a.s)’in vahiy dediği şeyin mahiyetini, ne olduğunu soruyorlardı. Allah da, ruhu /vahyi Allah’ın gönderdiğini ve bunun mahiyetini anlamanın insan idrakinin fevkinde olduğunu, insanların bunu anlayabilecek bilgilerinin çok kıt olduğunu söylemektedir.
Devamındaki ayetler de zaten bu “ruh”un; vahiy ve Kuran olduğunu söylemektedir. [İsra/86-8]
Ayetler özetle; “Ruh /vahiy indirmek Rabbinin işidir. Vahyin mahiyetini anlamanız mümkün değildir. Dilerse sana indirdiği vahyi alır, unutuverirsin. Ama sana olan geniş rahmetinden dolayı O bunu yapmaz. Bu vahiy /Kuran Muhammed’den olsaydı siz de onun benzerini getiriverirdiniz. Getiremediğinize göre vahyin /ruhun Allah’ın emri /işi” olduğunu anlayın demektedir.
Ruh Allah'ın zatından bir parça değildir. Zaten bütün yaratıklar Allah’ın ol emriyle yaratılmıştır.
2:217, 16:40, 36:82
40:68 "Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir."
Bütün kainat Allah’ın Ol emriyle yaratılmış bir yaratıktan başka bir şey değildir. Ve kainattaki hiçbir şey ilahlıktan doğrudan veya dolaylı pay almamıştır. Allah kainatı ol emriyle yaratan tek İlahtır ve Allah hiç kimseyi veya bir şeyi kendisine ortak etmez. Durum bu olmakla beraber kainattaki her şey Allah nezdinde aynı değerde değildir.
15:28"Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!"
15:29 "Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın!"
Dikkat edilirse Allah tarafından Meleklere Âdem’e secde emri Ruh üflenmesinden ( canlılık özeliklerinin verilmesinden) sonra verilmiştir. Secde(boyun eğmek) Kuran öğretisinde secde edenin, secde ettiğini kendisinden üstün kabul ettiği manasındadır. Secde yaratıklar arasında bir birlerine karşı yapılmışsa ibadet demek değildir. Örneğin: Ay güneş ve on bir gezegenlerin Yusuf peygambere secde etmesi (12:4) veya Yusuf’a Anne Babasının ve Kardeşlerinin secde etmesi (12:100).
38:75 (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
38:76 Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."
Âdem’in yaratılış safhalarına bakarsak. Âdem’in ilk önce nefsinin yaratıldığına ve bu nefsten bütün nefslerin yaratıldığına ve Âdem’in nefsi dahil bütün nefslerin ilk safhada bedensiz yapılandığını. Ondan sonra Âdemin nefsine bir beden yaratıldığını ve ondan sonra Âdem’in bedenine Allah tarafından Ruh üflendiğini(canlılık özelliklerinin verildiğini) görmekteyiz. Böylece Âdem Nefs, Beden ve Ruh’tan müteşekkil bir insan oldu. Bu üç olgu içerisin de İnsanı tek başına temsil eden Nefstir.
4:1 "Ey insanlar! Sizi bir tek nefsten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir."
7:11 "Andolsun ki, sizi yarattık, sonra size suret verdik. Sonra da, «Âdem'e secde ediniz,» diye meleklere emrettik, derhal secde ettiler. Ancak iblis, o secde edenlerden olmadı."
Özellikle 7:11 Kuran ayetini okuyanlardan bazıları Âdem tek değil birçok Âdem var sanmaktadırlar. Bu şekilde anlamak yanlıştır. Çok olan Âdem’ler değil Âdem’in nefsinden yaratılan bedensiz Nefslerdir. Bu safhadan sonra Âdem’e beden ve canlılık (Ruh) verilmesi safhası gelir. Şu anda İmtihan sırası gelmeyen bütün nefisler bedensiz ölü halde imtihan sıralarının gelmesini beklemektedirler. Ve hepsi saate (kıyamete) kadar sırasıyla sınanmak üzere dünyada beden içerisinde diriltileceklerdir. Âdem’e dönelim. Önce Âdem ve Eşi bedenli olarak bahçeye (Cennete) konuyorlar.
2:35 Dedik ki: "Ey Âdem! Sen ve eşin bahçeye (cennete) yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
Sınav bahçede (cennette) Âdem ve Eşiyle başlıyor. Şeytan’da onlara düşman olduğundan Yasak ağaçtan ( ebedi hayat vaadi ile ) yemeleri için çaba içerisine giriyor. İnsanlar ve İnsanlara düşman İblis ve taraftarları. Allah’ın doğrudan Âdemi uyarması. Dünyada Peygamberlerin Allah’ın vahyi ile İnsanları ve Cinleri uyarması. İnsanların sınavında insanların bir kısmı Allah’ın taraftarları iken diğer bir kısmı Şeytanın taraftarları olarak yer alırlar. (Not: Cinlerde tıpkı insanlar gibi bu sınavın içerisinde olmalarına rağmen konu uzamazsın diye onları bahis mevzuu etmiyorum.)
20:117 Biz de şöyle dedik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun."
20:118 "Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur."
20:119 "Ve sen susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı)ndan etkilenmeyeceksin."
20:120 "Sonra O'na şeytan vesvesede bulundu, dedi ki: «Ey Âdem, seni ebedîyyet ağacına ve fena bulmayacak bir mülke delâlet edeyim mi?»"
20:121 "Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı."
20:122 "Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve onu hidayet etti."
Bir çok insanın düşüncesinde bahçeden(Cennetten) kovulanların Adem, Eşi ve İblis olduğu anlayışı vardır. Bu şekilde anlamak yanlıştır. Şöyle ki, Kuran’dan mealen:
20:123 "Onlara hitaben buyurdu ki: Kiminiz kiminize düşman olarak hepiniz topluca (cemien). Ondan (cennetten) ininiz. Sonra ne zaman Benden bir hidayetçi gelir de, kim hidayetçime tâbi olursa, artık o ne yolu şaşırır, ne de bedbaht olur."
Yukarıda meali yazılı ayette Cennetten çıkarılanların ve uyarılanların Cemaat yani topluluk olduğu vurgulanmış. Cemaatin bir kişiden fazla olması gerekir.
20:123 ayette Cemaate Hidayetçi yani uyarıcı gönderileceğinden bahsediliyor. Âdem’in Allah tarafından hidayete erdirildiği bir önceki 20:122 ayette belirtiliyor.
Âdem Allah tarafından hidayete erdirildiğine göre ayrıca ilk peygamber olarak kabul edilir. Âdeme uyarıcı gelmesi beklenemez. İblis Ceza gününe kadar lanetlenmiş, dolayısıyla İblis’e de uyarıcı gönderilmesi beklenemez . Geriye Adem'in Eşi (Havva) kalıyor,
20:123 ayette Cemaate Hidayetçi yani uyarıcı gönderileceğinden bahsediliyor. Âdem’in Allah tarafından hidayete erdirildiği bir önceki 20:122 ayette belirtiliyor.
Âdem Allah tarafından hidayete erdirildiğine göre ayrıca ilk peygamber olarak kabul edilir. Âdeme uyarıcı gelmesi beklenemez. İblis Ceza gününe kadar lanetlenmiş, dolayısıyla İblis’e de uyarıcı gönderilmesi beklenemez . Geriye Adem'in Eşi (Havva) kalıyor,
Havva tek kişi (20:123) ayette ise topluluğa(cemien) hitap edilerek bahçeden çıkmaları söyleniyor. Bu demek oluyor ki. Cennetten çıkarılanlar Âdem, Eşi ve İblisten ibaret değil.
Onlardan başka topluluk halinde çıkanlar var. Tek ihtimal kalıyor, oda Âdem ve Eşi dışında topluluk teşkil eden ve Âdem ile Eşinden cinsel birleşmeyle ürememiş çocukların (yetişkinlerin) varlığı.
Nefsleri Âdem ve eşinden olduğundan Âdem ve eşinin çocuklarıdırlar fakat bedenleri Âdem gibi doğrudan topraktan yaratılmış. Âdem ve eşi cennette cinsel ilişkide bulunmamışlardı zira yasak ağaçtan yeyinceye kadar cinsel organlarını bilmiyorlardı. Yasak ağaçtan yer yemezde ayıp yerleri kendilerine göründü ve akabinde cennetten kovuldular. Kuran’dan mealen:
Nefsleri Âdem ve eşinden olduğundan Âdem ve eşinin çocuklarıdırlar fakat bedenleri Âdem gibi doğrudan topraktan yaratılmış. Âdem ve eşi cennette cinsel ilişkide bulunmamışlardı zira yasak ağaçtan yeyinceye kadar cinsel organlarını bilmiyorlardı. Yasak ağaçtan yer yemezde ayıp yerleri kendilerine göründü ve akabinde cennetten kovuldular. Kuran’dan mealen:
20:121 "Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı."
Nefisleri Âdem ve eşinden beden yapıları doğrudan topraktan olan bu topluluk bireyleri. Renk ve dil açısından Irkların ilk bireyleriydiler. Cennetten dünyanın çeşitli yerlerine indiler. Aksi takdirde dünyaya inen Âdem ve Havva Avrupa’da sarışın çocukları olacak, Afrika’da siyah çocukları olacak, başka yerde beyaz veya Kızılderili çocukları. Kuzey kutbunda Eskimo tipli çocukları olacak. Bu durum Âdem ve Eşi'nin dünyanın her köşesini gezerek ayrı ayrı renkte ve dilde doğumla olmuş çocuk bırakmalarını gerektirir. Âdem ve Havva en nihayet birer insandı buna güçleri yetmezdi.
Bundan da anlaşılıyor ki ırkların ilk bireyleri her birisi birçok çiftler halinde bahçeden çıkıp dünyaya yayıldılar. Âdem ve Havva’nın indiği yeryüzüne birlikte inen çift bireyler de vardı. Bahçeden dünyaya yayılış topluluk yani cemaat halinde ve çeşitli ırklar şeklinde olunca. Kardeş kardeşe evlilik olmaması bir tarafa. İlk safhada muhtemelen bir çok ırklar bir birleriyle karşılaşmamış bile. Dolayısıyla şimdiye kadar çok kimsenin sandığının aksi bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. Allah bu duruma Kuran’da dikkat çekiyor. Kuran’dan mealen:
30:22 "Ve O'nun ayetlerindendir semaların ve yerin yaradılışı ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilâfı. Muhakkak ki, bunda bilginler için elbette ayetler vardır."
Böylece dünyada ki ilk aşamada İnsan nesli dünyanın çeşitli yerlerine dağılıp yerleşmiş.
Âdem baba olarak yukarıda da belirttiğimiz gibi Nefis, Beden ve Ruh’tan oluşmuş,
Adem'in Eşi ve diğer çocuklar; çocuk derken aslında yetişkin kimseleri kast ediyorum, Nefs ve Bedenden oluşmuşlardı.
___________________________________________________
http://www.kuran-tekkaynak.com/yeni_sayfa_4.htm
http://www.saadettinmerdin.com/genel/86-insanin-ruhu-var-midir.html
[10] İbrahim Sarmış, Kuran-ı Anlama ve Anlamlandırma Seferberliği, Kuranî Hayat Der. Sayı;13, s.74-5
Videonun yazı ile bir ilgisi yoktur.
Adem'in Eşi ve diğer çocuklar; çocuk derken aslında yetişkin kimseleri kast ediyorum, Nefs ve Bedenden oluşmuşlardı.
___________________________________________________
http://www.kuran-tekkaynak.com/yeni_sayfa_4.htm
http://www.saadettinmerdin.com/genel/86-insanin-ruhu-var-midir.html
[10] İbrahim Sarmış, Kuran-ı Anlama ve Anlamlandırma Seferberliği, Kuranî Hayat Der. Sayı;13, s.74-5
Videonun yazı ile bir ilgisi yoktur.
Yorum Gönder