Menu
 

İnşikak-ı Kamer/ Ay’ın Yarılması;



“İnşikak-ı kamer/ Ayın yarılması” mucizesine göre, bi’setin 8.senesi, Peygamberimiz Mina’da iken, müşriklerin (bazı rivayetlerde Yahudilerin) mucize isteği üzerine, bir işareti ile ay ikiye yarılmış, bir parçası bir dağın üzerinde, diğeri bir başka dağın üzerinde durmuş, sonra ikisi bir araya gelmiş ve ay eski halini almıştır. [Buhari, Tefsir, 290, Müslim, Sıfatü’l-Münafikîn, 45]


Şakk-ı kamer olayını nakleden hadislerde bazı problemler vardır. Şöyle ki; Bazı rivayetlerde mucize isteğinin Yahudilerden geldiği söylenmektedir. Oysa Mekke’de Yahudi bulunmamaktadır. Bazı rivayetlerde pek çok uydurma göze çarpmaktadır. Ayın iki parçaya ayrılmasından sonra bir parçasının göğsünden girip, kollarından çıktığı, bir parçasının Merve tepesine, diğer parçasının Safa tepesine indiği şeklinde ifadeler vardır. Herhalde bunları uyduranlar, ayı tepsi kadar bir şey zannediyor olmalılar!

Olayı nakleden ravilere baktığımızda Enes b. Malik ve Huzeyfe Medinelidirler ve dolayısıyla olayı görmemişlerdir. Üstelik Enes olayın olduğu yıl dört-beş yaşlarındadır. Diğer ravilerden İbn Abbas, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Amr’a gelince kimisi daha doğmamış, kimisi de olayı gözlemleyebilecek ve anlayabilecek yaşta değildir. Diğer bir ravi Cubeyr b. Mut’im olay yıllarında Müslüman değildir ve olayı müşrik olan babasından aktarmaktadır.[1]

 Artı olayı gözleriyle gören sahabelerin sayısı üçü-beşi geçmemektedir. Oysa böyle bir olayı bütün sahabenin görmesi gerekirdi. Ayrıca böyle bir olay dünyanın birçok yerinde görülüp, astronomlarca kayda geçirilmesi gerekirdi. [2]

Şakk-ı kamer’e delil olarak getirilen ayete gelince;
Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı” [Kamer/1] 
Buradaki ‘yarıldı’ ifadesi, ‘yarılacak’ anlamınadır. Çünkü; Kur’ân’da bir çok yerde gerçekleşmesi kesin hadiseler mazi sıygasıyla anlatılır. “Ve nüfiha fi’s-sûri” [Kehf/99] “Ve Sûr’a üflenildi.” Daha üflenilmedi. Üflenilseydi kıyamet kopmuş olurdu.
Nihayet Sûr’a üflenilecek” demektir. “Ve yevme teşakkaku’s-semâ’u..” [Furkan/25] “O gün gök parçalandı /parçalanacak; “Ve cîe yevmeizin bi cehenneme..” [Fecr/23] “O gün cehennem getirildi /getirilecek.” 
Devamındaki ayette gelen ‘ayeten’ kelimesinin nekre olmasından dolayı bu ‘ayeten’ (bir mucize) kelimesinin inşikak-ı kamer’e atfedilmesi mümkün olamaz. Öyle olsaydı ‘marife’ gelirdi. Yine ayette geçen ‘müstemir /her daim devam eden, sürekli’ kelimesi söz konusu mucizenin ayın yarılması değil, Kur’ân olduğunun kanıtıdır. Çünkü ayın yarılması bir anlık bir iştir. Kur’ân’ın Ayetleri /mucizeleri ise süreklidir. Bu durumda anlam
Kıyamet yaklaştı, ay da yarılacak. Ne vakit (Mekke müşrikleri kıyametin vukuuna delalet edip duran Kur’ân) ayetini/mucizesini görseler, ondan yüz çevirirler. Bu (Muhammed’ten) sürekli sadır olup duran müessir bir sihir derler.” [Kamer/1-2]
 Eğer inşikak-ı kamer mucizesi olsa idi,  Peygamberi bize mucize göster diye her daim sıkıştıran müşriklere, Peygamberin cevabı; Ayın yarılmasını gözlerinizle görmediniz mi? olurdu. [3]
Hâlbuki Peygamberin verdiği cevap
De ki; ‘Rabbimi tenzih ederim, ben fani bir elçiden başka neyim ki!” [İsra/93]
Ayrıca; ‘Ay yarıldı’, ifadesi Araplarda, ‘iş açığa çıktı’ manasına da gelen bir darb-ı meseldir.[4] Yani, ayet; “Kıyamet yaklaşınca her şey ayan-beyan ortaya çıkacak” anlamına da gelir.
Ayrıca şakk-ı kamer mucizesi olsaydı ki; bu Peygamberin çok büyük bir mucizesi olurdu ve bundan ilk tarihi kaynaklar bahsederdi. Oysa İbn-i İshak, İbn-i Hişam, İbn-i S’ad, Belazurî, Vakıdî, Taberî gibi ilk siyer kaynakların hiç birisinde “şakk-ı kamer” olayına yer verilmez. Hatta her türlü rivayeti kitabına aldığını önsözünde belirten Taberî’nin ayın yarılmasından bahsetmemesi ne ile izah edilebilir? Peygamberimizin en büyük mucizesi diye takdim edilen bu olayı atlaması ne ile izah edilebilir? Bu olay daha sonraki asırlarda yazılan, “hasais, delâil, menakıb” türü pek ciddi olmayan ikinci sınıf kaynaklarda yer alır.[5]

Ayrıca, Allah Kur’ân’da onlarca yerde Musa Peygambere verdiği denizin yarılması mucizesinden bahsetmektedir. Eğer peygamberimizin şakk-ı kamer gibi bir mucizesi olsaydı, bu büyük olaydan Kur’ân mutlaka bahsederdi. Üstelik ayın yarılması, denizin yarılmasından çok daha bir büyük olaydır. Ve böyle büyük bir harikulade hadise Dünya’nın birçok yerinde gözlemlenecek, tarihi kayıtlara girecekti.


Yine "Şifâ"da ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde Esved rivayetiyle İbnü Mes'ud'un: "Hatta dağı, ayın iki parçası arasında gördüm." dediği nakledilir. Ayrıca Mesruk rivâyetiyle de İbnü Mes'ûd'dan şu nakledilir: "Kureyş kâfirleri "Ebu Kebşe'nin oğlu size büyü yaptı." dediler. İçlerinden birisi, "Eğer Muhammed, aya büyü yaptı ise, büyüsü bütün yeryüzündeki insanları tutacak değil ya! Diğer belde (şehir)lerden gelenlere sorun bakalım görmüşler mi? " dedi. Gelenlere sordular, onlar da aynı şekilde gördüklerini söylediler." Semerkandi'nin nakline göre; Ebu Cehil, "Bu bir sihirdir. Uzaklarda yaşayanlara haber gönderin gören olmuş mu bakalım?" dedi. Uzaklarda yaşayanlar da ayı yarılmış olarak gördüklerini haber verdiler.Yine de onlar, "Bu öteden beri süregelen bir sihirdir." dediler.

Rivayetler/Hadisler müşriklerin bu mucizeyi inkar etikleri bildiriliyor. Eğer inkar ettilerse helak edilmeleri gerekirdi zira 33:62'de belirtildiği gibi Allah(c.c) süneti/yasasında bir değişiklik bulamazsınız denilmektedir.




Kaynak
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
www.saadettinmerdin.com/genel/70-peygamberimize-isnad-edilen-iki-mucize-insikak-i-kamer-ve-mirac.html
[1] Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, s.147
[2] İlyas Çelebi, İnşikak-ı Kamer, DİA, C.22, s.344
[3] Sun’atullah Bikbulat, İnşikak-ı Kamer Meselesi, İslamiyat Der, C.7, Sayı;3, s.186-7
[4] İsfehânî, el-Müfredat. s.557,


[5] Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, s.157

Yorum Gönder

 
Top