Menu
 


Korku; En büyük sorumluluk sevgiden doğar!
İslam’ın korku dini olup, korkuya dayalı olduğu yargısı doğru değildir… “Rahmeti her şeyi çepeçevre kuşatan” (Araf 156) Allah’a korkutucu Tanrı diyenler biraz daha düşünmelidirler. Öyle ki, 114 kez Besmele ile Allah kendisini, Rahman ve Rahim (sımsıcak bir sevgili) olarak tanıtmaktadır.
Ümitsizliği ve ziyana uğrama korkusunu insanın kendi kendine zulmetmesi olarak nitelendiren (Zümer 5) Kuran, Allah’ın rahmet ve sevgisi ile her şeyi kuşattığını belirtmektedir.
İman ve İslam’ın temeli sevgidir. Sevgi asıldır, korku sevgiden sonra duyulur ki, bu korku, sevgiyi yitirme korkusudur. Nitekim Allah ile müminler arasındaki asıl ve temel ilişki sevmek ve sevilmek gerçeğidir ki, aşağıdaki ayet bunu belirtmektedir:
« Ey inananlar! Sizden kim dininden dönerse iyi bilsin ki, Allah (sizin yerinize) öyle bir topluluk getirir ki, O onları SEVER, onlar da O’NU SEVER. » Maide 54
Görülüyor ki, müminlerin temel sıfatı Allah’ı sevmek olduğu gibi, Allah’ın temel sıfatı da müminleri sevmektir… Yine, başka bir ayette Allah inananları söyle tanıtıyor:
« İnananlar ise Allah’ı çok, hem de pek çok severler. » Bakara 165
Meryem 96′da Allah, kendisine inanan ve inandığını yaşayanlara vereceği şeyin sevgi olduğunu bildirmektedir:
« İman edenler ve salih amel isleyenler için Rahman (olan Allah yüreklerinde) bir sevgi yaratacaktır. »
İslam korku dinidir diyenler acaba şu ayetlere ne derler:
« De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. » Ali İmran, 31
« Allah tövbe edenleri sever. », « Allah arınanları sever. » Bakara, 222
« Allah sabredenleri sever. » Ali İmran, 146
« Allah iyilik yapanları sever. » Bakara, 195
Peki Allah Kuran’da insanları bazı şeylerden korkutmuyor mu? Evet korkutuyor. Öyleyse bu sevginin yanında bu korku nedir?
Evet bu korku kötü olma, bozulma, çürüyüp gitme, filizlenememe korkusudur. İnanan insan için “cehennem korkusu” cezalandırmanın çok ötesinde alçalmaktan, basitlikten, özünü yitirip bir madde haline gelmekten korkmaktır. Daha üst planda Kuran’da korkma ile belirtilen şey, Allah’ın sevgisini yitirmekten korkmaktır. (“Haşyet” sözcüğünün korku biçiminde çevrilmesi eksik ve hatalı bir çeviridir)
Allah’tan korkmak, Onun rahmetinin şefkatine yol bulup sığınmak demektir. Korku bir kamçıdır, insanı Allah’ın kucağına atar. Nasıl ki bir ana yavrusunu korkutup kucağına çeker. O korku da, o yavru için oldukça tatlı, lezzetli bir duygudur. Çünkü şefkatin kucağına götürüyor. Düşünün ki bütün anaların şefkatlerinin toplamı, ilahi rahmet ve şefkatin tek bir parıltısından ibarettir. (BSN)
Cehennem İşkence Yeri mi, Yoksa İlahi Tedavi Merkezi mi?
Cennet ve Cehennem bizim duyu organlarımızla algılayamadığımız gerçekler oldukları için; bize simgelerle anlatılmıştır. Cennet mükemmelliğin, güzelliğin, pozitifliğin merkezleştiği ilahi sevgi ve rahmet ortamıdır. Cehennem ise eksikliğin, çirkinliğin, negatifliğin merkezleştiği yerdir!
Buralar bize hep simgelerle anlatılmıştır. Dünyada insanın en çok huzur ve sükunet bulduğu ortam; ağaçlar, ırmaklar ve yeşillik ortamdır. Bundan dolayı cennet bunlarla simgeleştirilmiştir… Dünyada insana en çok acı veren şey ise ateştir. Bu nedenle cehennem ateşle simgeleştirilmiştir…
Allah korkusu, Kuran’ın genel mantığı içinde Allah’ın sevgisini yitirmekten çekinmektir. Yoksa yüksekten korkmak ve yılandan korkmak anlamındaki korkmak değildir.
İslam’da temel olan sevgidir. Aşağıdaki ayette görüleceği gibi müminin en temel ve öncelikli niteliği Allah sevgisine sahip olmasıdır:
« Onlar Allah’ı sever, Allah da onları sever. » 5 Maide 54
Cehennem Nedir?
Dünyadaki olgunlaşma sürecini tamamlayamayanlar (bütünlemeye kalanlar) ötede yeni bir eğitimden geçecekler. Açıkçası, dini prensipleri uygulamadan, ahiret yurduna girenler eksik ve hasta olmuş olup dünyada olgunlaşıp arınamadıklarından dolayı, cehennem denilen hastahanede tedaviye tabi tutulurlar (Tedavi sınırını geçmiş hastalar tecride bölümünde sonsuz kalabilirler).
Bilgisiz insanlar, nasıl hekim ve hastabakıcıları işkence yapıcılar gibi görürlerse cehennem ehli de, çektikleri tedavi ızdırabını önceleri işkence sanırlar ama sonra gerçeği görürler. Dünyada nasıl bazı hastalıkların tedavisi için acı ilaçlar, pansumanlar, dağlamalar, yakıcı merhemler, söktürücü sıvılar, serumlar gerekiyorsa cehennem tedavi merkezinde de zakkum simgesiyle belirtilen acı ilaçlar, değişik işlemler, serumlar vardır.
Bir benzetme olarak şöyle diyebiliriz: Dünyada yaptığımız her şey bir kozmik bilgisayara işlenir. Bunda sorumlu herkesin disketi (kitabı) bulunur. Sorgu gününde Allah herkesin disketini ilgili düğmeye basarak önüne getirecek ve şöyle diyecektir; Oku kitabını: Hesaba çekici olarak bugün sana öz nefsin yeter. (İsra 14)
Cehennem nasıl sonsuz ruhsal yükselme ortamı ise cehennem azabından amaç da işkence değil, insanı temizlemek ve onu ruhsal yükselmeye layık bir duruma getirmektir. Cehennem, bu hayatta kendilerine verilen fırsatı kaybeden insanların, ilahi adalet kanununa bağlı olarak yaptıklarının karşılığını görmelerini ve bu sayede kendi elleriyle ruhlarında meydana getirdikleri hastalıklardan kurtulmalarını ifade eder. Aslında cehennem hayatı bu dünyada başlar, Kuran bu esası ifade ederken; cezanın bir tür tedavi olduğunu gösterir; « Sizden önce nice topluluklara elçiler gönderdik; onları varlığa ve sıkıntıya uğrattık ki doğruyu görsünler. » (Enam 42)
Burdan anlaşılıyor ki, cezadan kasıt yola gelmek, uyanmak ve daha yüksek bir hayata kavuşmaktır… Cehennem cezasının hedefi işte budur… Kuran Allah’ın rahmet sıfatına işaret etmekle, bütün mahlukatın ilahi rahmetten yararlanmak için yaratıldıklarını söylemekle, nihayet hepsinin bu konuda birleşeceklerine işaret eder. Cehennem, bütün dehşeti ile birlikte günahkarlar için “Mevla” (Hadid 15) açıkçası dost ve “ümm” (Karia 9) yani ana olarak Kuran’da haber verilir. Bununla Cehennemin asi ve günahkarları temizleyeceği anlaşılıyor. Bundan dolayıdır ki; cehennem asiler ve günahkarların dostudur. Onlar cehennemin sinesinde yeniden yetişecekleri için cehennem onların anaları olur…
Kuran’ın Nebe Suresinde günahkarların Cehennemde “ahkab” yani uzun devirler kalacağı ifade edilmektedir… Cehennemde ne kadar kalınacağından söz edilirken “Allah’ın dilediği kadar” denilmekle yine bu nokta söyle belirtilmektedir; « Mutsuz olanlara gelince; onlar ateştedirler, onlar orada içlerini çeker ve inlerler. Gökler ve yer durdukça orada kalacaklardır. Rabbinin dilediği başka. Çünkü Rabbin ne dilerse onu hakkıyla yapandır. » Hud 106-107
Bu ayetler, cehennem azabının sürekli olmadığını gösteriyor. Bu ayeti onu izleyen ayetle karşılaştırdığımızda bu durum daha da açıklığa kavuşur: « Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Orada gökler ve yer durdukça kalacaklardır. Rabbinin dilediği müstesna, bu kesintisi olmayan bir lütuftur. » Hud 108
İki ifade arasında şu ilişki vardır: Cennettekiler de Cehennemdekiler de yer ve gök kaldıkça yurtlarında kalacaklardır. Sonra bu ayetin ikisine de birer istisna ilave ediliyor. Fakat sonuncu ayetler değişiyor. Ve Cennetten çıkmak olasılığını bütünü ile ortadan kaldırmayı ifade etmek için onun ardı kesilmez bir lütuf olduğu belirtiliyor. Cehennem konusunda ise en nihayet “Rabbin dilediği kudretle yapar” deniliyor.

Yorum Gönder

 
Top