Menu
 


KURANA GÖRE MEHİR VE MİRAS…

.
Oldukça yüksek miktarlarda (kantarlar dolusu) olabilir (4/20), 
miktarı ne olursa olsun güzellikle ve gönül hoşluğuyla verilmelidir (4/4,20), 
Peşin olarak verilebileceği gibi nikahtan sonra da verilebilir (2/236,237), 
Erkekler, verdikleri mehirleri –miktarı ne olursa olsun- asla geri alamazlar (2/229;4/20,21),
Ama kadınlar, aldıkları mehri iade ederek boşanabilirler (2/229),
Ayrıca kadınlar, aldıkları (veya belirlenen) mehrin bir kısmını kendi istekleri ile kocalarına bağışlayabilirler. Bu durumda kocaları onu afiyetle yiyebilirler (4/4,24),
İlişki yaşanmadan boşanma gerçekleşirse, mehrin yarısı erkeğe yarısı kadına aittir. Ama kadın da erkek de payından –dilerse- vazgeçebilir. Yani kadın mehrin tümünü iade edebileceği gibi erkek te payını almayabilir. Erkeğin bu şekilde payından vazgeçmesi daha iyidir (2/237).
Mehrin miktarı nikahtan sonra da tayin edilebilir. Eğer ilişki yaşanmadan boşanma gerçekleşmiş ve mehrin miktarı da daha önce tayin edilmemişse, erkek, ma’rufa (örfe) göre bir ödeme yapar. Zengin olan ona göre, fakir olan ona göre… (2/236).
.
Mehirle ilgili bu esnek ilkeler, ‘kadını korumaya ama erkeği de mağdur etmemeye’ yöneliktir. Kadın, aldığı mehir ile mal varlığını ciddi biçimde arttırabileceği gibi, dilerse bunu düşük de tutabilir. Böylece mehrin evliliği için bir engel olmasını engellemiş olur. Dilerse, miktarını tayin ederek tahsilatını sonraya bırakabileceği gibi, dilerse miktarını tayin etmeyi de erteleyebilir. Böylece, mehrini, evlenirken mal varlığı kısıtlı olan ama sonradan zenginleşen kocasının durumuna göre almış olur. Ve böylece, hem kadın hakkını adaletli biçimde almış hem de erkek mağdur olmamış olur.
.
Kuranda, mehirle ilgili bu hüküm ayetlerinden başka bir de Şuayb Nebinin, damadı Musa için takdir ettiği şu mehir örneği var; Şuayb Nebi, Musa’nın en az 8 yıl, ama takdiren 10 yıl yanında çalışması karşılığında kızlarından biri ile nikahlamak istediğini bildirmiş ve Musa da bunu kabul ederek onun kızı ile evlenmiştir (28/27,28). Demek ki bir erkeğin 8-10 yıllık kazancı bile mehir olarak takdir edilebilir.
.
Şuayb-Musa örneğinde olduğu gibi evlendikten sonraki 8-10 yıllık bir süreçte ödenen bu bedel, bir erkeğin ortalama aktif çalışma süresi olan 20-25 yıllık kazancın yaklaşık yarısıdır. Yani kadınlar, mehir olarak, kocalarının kazancının yarısına bile talip olabilirler. Bu, elbette ki bir zorunluk değildir. Ama ‘kadınlar, Kurana göre neden erkeklerin yarısı kadar miras alıyor? (4/11)’ diyenler, bu durumu da dikkate almalıdırlar. Erkek, verdiği mehrin haricinde eşinin ve çocuklarının tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorunda iken, kadın, kocasından aldığı mehri tümüyle kendisi için kullanmaktadır (kullanabilir). Dilerse, elbette ki kocasına ikramda bulunabilir. Ama dilerse…


Zeki Bayraktar

Yorum Gönder

 
Top