Menu
 

Dinsizlik, din-mezhep savaşları ile başlar


Ateizm
Avrupa’daki Din Savaşları 1542’de Alman köylülerinin ayaklanması ile başladı ve 106 sene sürdü.
O dönemde Avrupa’nın büyük Hristiyan devletleri olan İspanya, Portekiz, Fransa, Avusturya, İsveç, Almanya, Hollanda,  İngiltere ve İrlanda savaşın bir parçası oldu.
Bir ara 300 bin köylünün katıldığı ayaklanma bu ülkeleri harabeye çevirdi.
Din Savaşları'nın en kanlı olanı Otuz Yıl Savaşları idi. Katolik ve Protestan devletler arasında başlayan

çatışma daha sonra Fransa ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu da içine alarak Avrupa’ya hakim olma savaşına dönüştü.
Almanya bu savaşta nüfusunun yüzde kırkını kaybetti.
Din Savaşları’nda ölenlerin sayısının 6 ile 19 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.
Ayaklanmanın ve ardından gelen savaşın birçok nedeni vardı. Ama en önemlisi Martin Luther ve John Calvin’in Hristiyanlıkta reform yapma girişimlerinden sonra ortaya çıkan Protestanlık ve Kalvenizm ile Katoliklerin onları tehdit olarak algılaması idi.
Bin beş yüz yıl Hristiyanlığa egemen olan Katolikler dinde reformu kabul etmediler. Rakip kiliselere ait olanları ezdiler.
Din savaşları, Westphalia Barış Antlaşması ile sona erdi.
Katolik kilisesinin din üstündeki tekeli sonlandırıldı.
Hristiyanlıkta üç ayrı kilise olduğu tescil edildi:  Katolik, Protestan ve Kalvenizm.
Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde Hristiyanlığın her kolu düşüştedir. Bazı tarihçiler, bu düşüşün Avrupa’daki Din Savaşları ile başladığını yazıyorlar.
Birçok insan, akıl almaz gaddarlık ve yıkıma neden olan dinin, insanın yararına olmadığını o tarihten itibaren düşünmeye başlamış.
Buna inanabilirim. Bunun bugün de Müslüman dünyasında olmakta olduğuna da.
Suriye’de ve Irak’ta yaşanan şiddet. IŞİD’in, Neron'un Roma’da Hristiyanlara uyguladığı işkenceleri aratmayan hunharlıkları. Fethullah Gülen’in Türkiye’de devleti içeriden zaptetme girişimi. Nijerya’da faaliyet gösteren Boko Haram'ın barbarlık tarihine eklediği yeni sayfalar.
Bunlar, herhalde, Müslümanlık için iyi bir reklam olmadı.
Hristiyanlar yüz yıldan fazla savaştıktan sonra dinde bölünmeyi kabul ettiler ve yan yana barış içinde yaşamayı öğrendiler. Aynı şeyi Müslümanlar için söylemek mümkün değil.
Peygamberin 620'de ölümünden sonra yerine kimin geçeceği kavgasının yol açtığı Sünni/Şii bölünmesi, hâlâ o günlerdeki düşmanlık hislerini barındırmaya devam ediyor.
Şii/Alevilerle Sünnilerin yan yana yaşadığı yerlerde tansiyon hâlâ yüksek.
Her ne kadar öyle gösterilmemeye çalışılsa da, Suriye’deki savaş da en önemli boyutu ile bir din savaşıdır.
İran ve Rusya, Esad’ın başında olduğu Alevileri; ABD, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, Sünnileri destekliyor.
Bu dört devlet, savaşı Alevi tarafının kazanması halinde Orta Doğu’da İran’ın güç kazanacağından endişe etmekte.
Türkiye’nin bir de ek endişesi var. O da savaşı Esad tarafının kazanması halinde Suriye Kürt otonomisinin Irak’ta olduğu gibi resmen tescil edileceği.
*
Bütün dinler, sadece peygamberlerinin zamanında saf ve lekesiz idi.
Peygamberlerin ölümünden sonra alelacele bürokrasi oldular ve insanlar üzerinde hakimiyet kurdular.
Ruhban sınıfı halkın sırtından geçinen, lüks içinde yaşayan bir aristokrasi oldu.
Bugün İran ve Suudi Arabistan’da ve kısmen de Türkiye’de din, yöneticileri, lüks içinde yaşatmaya yarayan bir araçtır.
Hristiyanlık inişte iken Müslümanlık yükselişte. Veya öyle görünüyor. Bunun en büyük nedeni Müslüman ülkelerde hükümetlerin dini politikaya alet etmesi, dini kullanarak idare etmeyi kolay bulmasıdır.
Daha kolay idare ediyorlar da daha iyi idare ediyorlar mı?
Bu sorunun cevabını biliyorum. Ama cevabı onları destekleyenlerin vermesi daha yerinde olur.
*
İnananlarla inançları arasına kimse girmesin.
“Herkes kendi imamı olsun.”
Kimse kimsenin inancına karışmasın.
Müslümanların yaşadığı yere barış ve hoşgörü hakim olsun.
Amin.


T24 Yazarı: Metin Münir

Yorum Gönder

 
Top